Dünden Bugüne İstanbul’da Deniz Kullanımı
Son yıllarda dolgu ve kanal projeleri gibi kıyı çizgisi ve İstanbullunun denizle olan ilişkisini etkileyen projeler, mimarlar ve şehir plancılarının gündeminden eksilmiyor. Buna ek olarak yükselen sıcaklıklarla birlikte, her haber bülteninde denize atlayan İstanbullular ve denizin sağlık koşulları ile ilgili bir tartışma görüyoruz. Biz de deniz meselesi farklı boyutları ile bu kadar gündemdeyken, İstanbul’un kıyı kullanımı ve denizle olan ilişkisinin kısa tarihine bir göz atmak istedik.
Sol: Suadiye Plajı görünüm, 1930’ların başı, Gökhan Akçura Arşivi; Sağ: Boğaz’dan Görüntü
Mahremiyetin Bir Parçası
Medeniyet ve denizin ilişkisi insanlığın öyküsünde hep önemli bir role sahip oldu. İnsanlar, denizlere açıldıkça uygarlık yeni evrelere ulaştı. Kara, iktidarın ve egemenliğin, deniz ise özgürlüğün simgesiydi tarih boyunca. Türklerin denizle tanışması bu macerada biraz geç gerçekleşti. Halk için ise, denizle kurulan ilişki büyük oranda manzaradan ibaretti. Bunun dışında sadece denizcilik, balıkçılık ve ulaşım için denize girenler oluyordu.
Osmanlı Devleti tarihi boyunca uzun yıllar, deniz kentliler için mahremiyetin bir parçasıydı. Denize girmek yasak olduğu gibi, bunun sağlıksız olduğuna da inanılıyordu. Tanzimat Dönemi’nde toplumsal yaşamı Batılılaştırmaya çalışırken, ilk kez deniz hamamları ile halkın denizi kullanması gündeme geldi. Deniz hamamları; ahşapla etrafı kapalı, denize girenlerin yalılar ve deniz araçları tarafından görülmesini engelleyen ve yüzmeye çok fırsat vermeyen alanlardı. Yine de Belediye’nin deniz hamamlarının nerede yapılacağı ile ilgili bir gündem oluşturması, önceden yalnızca denizcilerin ve balıkçıların içinde bulunduğu denizleri, halk için seyirlik bir manzara olmaktan çıkarıp kullanıma açan ilk girişimdi. Bu dönemde, Rumeli Kıyısı, Haliç, Boğaziçi-Anadolu Yakası, Anadolu Kıyısı, Boğaziçi-Rumeli Yakası ve Adalar’da belli noktalar deniz hamamlarının kurulmasına uygun görüldü. Deniz hamamları, kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı yapılırdı. Mayo ya da özel bir deniz giysisi bu dönemde henüz yaygın değildi. Denize girenler çoğunlukla peştamalleri ile deniz hamamlarını kullanırdı.
Sol: Moda Deniz Hamamı, 1920’lerin başı, Sunan ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu; Sağ: Deniz Hamamı
Deniz Hamamlarından Plaj Eğlencelerine
Deniz hamamından plaj kullanımına geçiş Rus Devrimi’nden kaçarak Türkiye’ye gelen Beyaz Rusların etkisi ile başladı. Cumhuriyet Dönemi’nde giderek önem kazanan Batılı yaşam fikri ile görünürlülük başka bir anlam ve boyut kazandı. İstanbul’da oluşan yeni burjuvazi için Moda ve Büyükada deniz kültürüne önemli bir soluk kazandırdı. Kadınların ve erkeklerin birlikte denizi kullanmaya başladığı bu plajlar, Batılılaşmanın önemli bir simgesiydi. İstanbullular entari ve peştamallerini geride bırakıp deniz için mayolarını giymeye başladı. 1940- 80 yılları arasında plajlar İstanbul için sadece denize girilen yerler olmakla kalmayıp, kaliteli vakit geçirilen, eğlenilen karşılaşma mekanları haline geldi. Bu dönemin en popüler plajları; Suadiye, Caddebostan, Salacak, Beyaz Park, Altınkum, Küçüksu, Florya, Fenerbahçe, Moda ve Süreyya Plajlarıydı.
İstanbul’un gündelik yaşantısına yeni bir eğlence anlayışı katan plajlar 60’lı yıllara kadar altın çağını yaşadı. Fakat şehir yarım yüzyılda kaldıramayacağı kadar göç alarak hızla yapılaştı. Bu hem kentteki demografik yapının değişmesine, hem de denizin hızla kirlenmesine neden oldu. Deniz kirliliği risk oluşturacak seviyelere ulaştığında ise İstanbullular Bodrum, Marmaris, Antalya gibi yerlerde yazlık evler almaya başladılar.
La Turquie Kamâliste dergisinde Salacak Plajı, Ağustos 1937. Zafer Toprak Arşivi
Süreyya Plajı ve Bakireler Mabedi,1950’ler Gökhan Akçura Arşivi
Gazete Küpürü, Yazar: Hikmet Feridun Es
Kalamış’ta denize girenler ve Aşod’un deniz hamamı,1930’lar, Seyhun Bizzet Koleksiyonu
Sol: Atlama Kulesi: Selahattin Giz, 1932, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu; Sağ: 1930’lar sonu, Büke Uras Arşivi
İstanbul’ a Göç ve Marmara Denizi’ne Etkileri
Dolgu Alanları: Kıyı Sınırını Yeniden Oluşturmak!, Jülide Alp (2015)
1980’lerde 15 milyona yükselen İstanbul’un nüfusu ile sadece kent morfolojisi ve yapılaşma değil, deniz kıyıları da değişim göstermeye başladı. Gerek rant, gerek artan yol ihtiyaçları ile kıyılar dolduruldu, doldurulmasa bile kıyı bandı asfaltlandı ve yollar genişletildi. Denizle İstanbullu’nun kurduğu ilişki giderek teyellendi ve manzaradan ibaret olmaya başladı.
Kentin büyümesine öncülük eden ilk büyük proje 1973 yılında 1.Boğaz Köprüsü’nün inşa edilmesiydi. Bu sayede kentin kuzeyine yerleşim çoğaldı. Nüfusun 2 milyonu geçmesi ile deniz atık sulardan kirlenmeye başladı. 1980’lerde nüfus 5 milyonu geçti. Kıyıları halka açmak adına kıyıları doldurma fikri ilk kez bu yıllarda gündeme geldi. Fakat yapılan dolgu alanlar, daha çok artan yol ihtiyacına hizmet etmeye başladı. Yapılan hafriyatlar, dolgu ve asfaltlama yapılan kıyı bantlarına zarar verdi. Dolgu alanlar ile kıyı bandını daha çok kullanıcıya açma fikri, umulanın aksine İstanbullu’nun denizle ilişkisini zayıflatan bir yönteme dönüştü. 1988 yılında 2.Köprü’nün de tamamlanması ile İstanbul’da birçok yeni semt oluştu ve kuzey bölgelerdeki yerleşim daha da arttı. Nüfusun 7 milyonu geçtiği bu yıllarda Marmara Denizi, 1950’lere dek süren neşeli plajlarının etkisini kaybetti ve şehrin atıkları ile dolan bir tehdit unsuru haline geldi.
2000’li yıllarda denizi temizlemeye yönelik arıtma tesisleri tamamlandı. Bu sırada kıyı şeridi kilometrelerce sahil dolgusu ile adeta yeniden şekillendi. Ancak denizin temizlenmesi 15 milyon nüfusa ulaşmış ve sosyal yapısı çok değişmiş İstanbul için, deniz sefasını geri getirmeye yetebilecek bir girişim olmadı.
Aydın Boysan İstanbul’un Kuytu Köşeleri kitabında bu duruma olan üzüntüsünü şöyle dile getiriyor: “İstanbullunun leb-i deryada, yani denizin dudaklarında yaşama hakkı ve zevki, imar barbarları tarafından yok edildi.”
İstanbul’da Deniz Sefası Sergisi
Deniz Hamamından Plaja Nostalji
Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü (İAE), “İstanbul’da Deniz Sefası” sergisi ile İstanbul’da deniz kullanımının yükseldiği dönemle ilgili önemli bir arşiv çalışmasını izleyicisi ile paylaşıyor. Deniz hamamlarından plajlara geçilen döneme odaklanarak, İstanbul’da denizin günlük yaşantının bir parçası olduğu günleri gözler önüne seriyor. Bu sayede Cumhuriyet’in sosyal yaşantı ve toplumsal kültür üzerinde dönüştürücü etkisinin izlerini sürüyor.
Küratörlüğünü tarihçi, yazar ve akademisyen Zafer Toprak’ın, sergi tasarımını ise Pattu Mimarlık’ın yaptığı sergi, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü arşivinin yanı sıra; İnönü Ailesi, Mehmet Aksel, Seyhun Binzet, Ayşe Bermek, Doğan Güral, Uğur Yeğin, Doğan Paksoy, Sakıp Sabancı Müzesi, Türkiye İş Bankası, Ziraat Bankası ve SALT Araştırma’ya ait koleksiyonlardan derlenen zengin bir araştırmayı bir araya getiriyor. Pera Müzesi’nde, fotoğraf, dergi, karikatür, eşya ve kitap gibi orijinal malzemelerle hazırlanan İstanbul’da Deniz Sefası sergisine , İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde Yeşilçam filmlerindeki plaj sahnelerinden oluşan bir seçki ve plaj üzerine yayınların derlendiği bir okuma odası Pera Müzesi’ndeki ana sergi ile birlikte sürüyor.
“İstanbul’da Deniz Sefası” sergisine kapsamlı bir yayın da eşlik ediyor. Kitapta İstanbul’un denizle ilişkisini 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıl ortalarına farklı yönlerden ele alan üç makale bulunuyor. Serginin küratörlüğünü de yapan Zafer Toprak’ın İstanbulluların denizle ilişkisi üzerinden toplumsal bir dönüşümü irdelediği makalesine, Gökhan Akçura’nın deniz ve eğlence kültürüne odaklanan makalesi ile Meltem Ö. Gürel’in İstanbul’daki mimari müdahalelerle halkın denizle ilişkisini yan yana ele aldığı makalesi eşlik ediyor.
“İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji” sergisi, 26 Ağustos 2018 tarihine kadar Pera Müzesi’nde ziyarete açık kalacak. Sergiyi tamamlayan izleme ve okuma odaları ise aynı tarihlerde İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde takip edilebilir.
AURA İstanbul Mezunlar Buluşmalarının ilki, Pera Müzesi ev sahipliğinde, Pattu Mimarlık – Cem Kozar rehberliğinde “İstanbul’da Deniz Sefası” Sergisi ile gerçekleşti.
İstanbul’da Deniz Sefası Sergisi, Pera Müzesi, 2018, Pattu Mimarlık
İstanbul’da Deniz Sefası Sergisi, Pera Müzesi, 2018, Pattu Mimarlık
–
Ziyaret saatleri:
Pera Müzesi
Salı – Cumartesi, 10:00 – 19:00
Pazar, 12:00 – 18:00
“Uzun Cuma”larda müze 18:00 – 22:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
“Genç Çarşamba”larda tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Pazar günleri hariç, hafta içi her gün 10:00 – 19:00 saatleri arasında gezilebilir.