AURA Crea “İzmir: Tarihin Renkleri” Sonuçları Belli Oldu!
AURA İstanbul sertifika programına dahil olan genç mimar ve tasarımcılar alışık oldukları ölçek ve tasarlama süreçlerinin sınırlarını aşarak; gruplar halinde tasarımlarını üreterek Dyo‘yu yaratıcılıkları ile birleştirdi.
AURA İstanbul Sertifika Programı katılımcıları, atölye çalışması ve yarışma süresince boya ve renk kullanımı ile İzmir’de kente kimlik kazandıran mekanlar yaratmak üzere yola çıkıp, gruplar halinde kamusal alanda uygulanabilecek tasarımlar üretti.
AURA İstanbul 2021 Güz Dönemi Sertifika Programı’nda yer alan 11 mimar, 2 şehir plancısı ve 1 sanatçıdan oluşan 14 kişilik ekip, ikili/ üçlü eşleşmeler halinde 5 grup olarak yarışmaya katıldı. İzmir Basmane’de yer alan yarışma alanında, Agora-Pazaryeri-Dönertaş Sebili rotası 5 odak noktaya ayrıldı ve her grup kura ile belirlenen alana yönelik bir tasarım çalışması oluşturdu.
24 Şubat Perşembe günü tasarımcılar ve jüri üyelerinin katılımı ile Zoom platformunda proje sunumları gerçekleşti. AURA İstanbul Direktörü Seda Altan, AURA İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Sinan İzgi ve DYO Genel Müdürü Mehmet Mutlu Uysal’ın gerçekleştirdiği açılış konuşmasının ardından, proje sunumları ve jüri yorumları başladı. AURA İstanbul YouTube kanalından canlı olarak da yayınlanan oturumun ardından, jüri değerlendirmesi ile kazanan belirlendi.
Jüri Değerlendirmesi
Düzenlenen atölye/yarışma formatındaki AURA Crea etkinliğinin jüri üyeleri ise:
▪ Mine Aşcı (Mimar, İzmir SKGA Sürdürülebilir Kentsel Gelişme Ağı Kurulu Üyesi)
▪ Gürol Sözen (Ressam, Sanat Tarihçisi)
▪ Mehmet Mutlu Uysal (DYO, Genel Müdür)
▪ Emre Tuncel (DYO, Pazarlama Direktörü)
▪ Evran Kurutaç (TARKEM, Projeler Yöneticisi)
▪ Ahu Sönmez (TARKEM, Mimar)
▪ Erhan İşözen (AURA İstanbul, Yönetim Kurulu Üyesi)
Sunumların ardından kapalı oturum olarak gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu kazanan projeler belirlendi. İzmir’in tarihi Smyrna Agorası ile Basmane bölgesi üzerinde oluşturulan rotada, belirlenen beş odak noktaya yönelik, beş grup halinde tasarım çalışan katılımcılardan Sümeyra Didar Akın, Muhammed Eker ve Özlem Kurtcu’nun projesi olan KINTSUGI ve Serra Utkum İkiz, Gülce Halıcı ve Dilara Uçar’ın projesi Katılım, Tasarım ve Oyun: Pazaryeri eşdeğer birinciliğe layık görüldü.
Projeler:
Kintsugi
Sümeyra Didar Akın, Özlem Kurtcu, Muhammed Eker
Eşdeğer Birincilik Ödülü
“Dünya herşeyi kırıyor ve sonra bazıları kırık yerlerden daha güçlü çıkıyor.” Ernst Hemingway
Kintsugi ; Uzakdoğu felsefesinde kusurlu olanı kabul etmek, kucaklamak ve bozulandaki güzelliği görme anlayışından temellenen sanattır.Kintsugide kırılma, bozulma bir yokluğa gidiş değil; yeni bir varoluş biçimine işaret eden umut dolu bir metafordur. Kintsugi sanatında kırılmış porselenler kırılan noktalarından altın varaklarla doldurularak yaralarını sergiler ve kendini yeniden üretirler.
İzmir Namazgah Bölgesi tarihin getirdiği değişim ekseninde sürekli kendini yeniden üretmek zorunda kalmış; zamanın tamamında göç sebebiyle sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapısı değişkenlik göstermiş dinamik bir bölgedir.
Yarışma konusu Tarık Sarı Sokak ise hızlı değişimin etkisiyle köhnemiş ve yenilenemeyen yapı stoğu modern yaşantının gerekliliklerine cevap veremez hale gelmiştir. Yapıların altyapısal yetersizlikleri, sakinlerini sokak silüetinde eğreti duran “ altyapısal çözümlemeleri” sokak genelinde görmek mümkündür.
Sokak genelindeki köhneme ve bozuntu dokusu değerli görülmüş, Kintsugi felsefesiyle bütünün bu aykırı bozuntuları odağına alarak kırıldığı noktalar üzerinden yeniden yorumlanması ve bozuntunun oluşturduğu ağların bütüncül bir sokak sağlıklaştırılmasına referans olması amaçlanmıştır.
Tasarım renkle ilişkisini; dokular, hafıza ve yaşanmışlıklar üzerinden kurmayı amaçlamıştır. Kültürel, tarihi, dini ve doğal unsurların birbirine bağlayan parçaları olarak renk; parçalanmış mekanların ve zamanın soyutluğunun açık edici bir aracı olarak dikkate alındı. Sembollerin, dillerin, gündelik nesnelerin ve doğanın ötesinde; görme, hissetme, dokunma, düşünme, hatırlama, icat etme, ve yaratma şeklimiz renklerle derinden bağlantılıdır öyle ki hayallerimizin, şüphelerimizin, korkularımızın, umutlarımızın da görünmez fakat hayal edilebilir renklere sahiptir. Bu bağlamda, çalışılan bölge ve tarihi katmanlarının oluşturduğu kentin locusu muğlaklık içinde kaybolan alegorilerin okunabileceği bir yer olarak kabul edildi. Tarih boyunca, frescoların, mimarinin, heykellerin günlük objelerin ve doğanın sunduğu palete ek olarak psikanalitik veriler bağlamında, renk uygulaması, enstelasyonların portallara evrildiği ve kentin farklılaşan bulanık alanlarına çekmenin amaçlandığı farklı zamanların ve hayali dünyanın bir kolajıdır.
Katılım, Tasarım ve Oyun: Pazaryeri
Dilara Uçar, Gülce Halıcı, Serra Utkum İkiz
Eşdeğer Birincilik Ödülü
İzmir, Konak İlçesi, Pazaryeri Mahallesi’nde konumlanan Alan 3’te mahalleli kimliği, katılımcı tasarım ve boyanın ilişkisi kurularak bir tasarım önerisi geliştirilmiştir. Önemli bir tarihsel arka plana sahip alan, üst ölçekte İzmir Tarih Rotası’nın bir parçasıdır ve çevresindeki meydanlarla tanımlanmaktadır. Alanı, Pazaryeri Meydanı, Altınordu Spor Kulübü sahası ve Namazgah Pazaryeri Camii karakterize etmektedir. Tasarımın omurgasını adı geçen bölgelerin birbiriyle ve mahalleyle ilişkisi oluşturmaktadır.
Katılımcı süreçlerle tasarlanan projede, odaklardaki karşılaşma ve buluşmalar gözetilerek birlik ve beraberlik ortamının sağlanması, bu sayede güvenlik ve aidiyet hissinin arttırılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda mahalle sakinlerinin tasarım sürecine katılması, mahalleyle kurdukları ilişkide önemli bir rol oynamaktadır. Pazaryeri Mahallesi’nin de içinde bulunduğu “Sakin Mahalle Programı”nın amacı, toplum katılımı ile her yaştan insan için tasarlanmış, güvenli ve erişilebilir mahalleler oluşturmaktır. Tasarım önerisi de bu amaç doğrultusunda “Katılım, Tasarım ve Oyun” başlığıyla kurgulanmıştır. Tasarım, fiziksel, sosyal ve kamusal başlıkları altında öneriler içermektedir. Fiziksel yaklaşım çerçevesinde alandaki tüm yapıların hasar analizi yapılmıştır. Hasar analizine yönelik gerçekleştirilecek onarımlar için uygulama kartları oluşturulmuştur. Bu kartların mahallede yaşayanlara dağıtılması; çalışmaların profesyoneller ve yerel ile yapılması planlanmaktadır. Alandaki Tarih Rotası, yola iz olarak boyanmış ve proje alanının çevresiyle de sürekliliği sağlanmıştır. Rotaya eklemlenen yaya rotası ise meydanları bütünleştirerek alternatif bir güzergah oluşturmaktadır. Bölgedeki sokakların yaya öncelikli olduğunu belirtmek ve ısı adası oluşumunun önlenmesi için alan açık griye boyanacaktır. Sakinleştirici bir yönü olan gri, iyi bir tamamlayıcı renk olup diğer parlak renkleri ön plana çıkarmaktadır. Kamusal yaklaşımdaki odak noktası, bölgedeki boş alanların meydanlara dönüştürülmesidir. Esnek tasarım ile meydanlar farklı şekillerde kullanılabilecektir. Mekansal tasarımın temel unsuru olan boyama çalışmalarının etaplanarak mahalleli ile birlikte tamamlanması, proje kapsamında bir model önerisi olarak tasarlanmıştır. Birinci etapta İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Başkanlığı UNESCO binasının önündeki meydan, kültürel faaliyetler ve mahallelinin görüşlerini paylaşabileceği bir buluşma noktası olarak tasarlanmıştır. Bu bağlamda meydanda atıl bulunan duvar, silinebilir beyaz boya ile boyanarak gündüzleri mahallelinin fikirlerini ve sorunlarını yazabilecekleri, standların kurulabileceği bir alan, akşamları ise açık hava sineması olarak kullanılabilecektir. Meydandaki zeminin oturma düzenini ve dolaşımı destekler biçimde boyanması planlanmıştır.
İkinci etapta Altınordu Spor Kulübü Anı Evinin ve sahasının bulunduğu meydanda çocukların kullanımına yönelik düzenlenmeler yapılması öngörülmüştür. Sahanın kenarındaki duvarlar silinebilir olup, çocukların özgürce boyayabilecekleri bir alana dönüşecektir. Zemine çizilen sokak oyunları ile çocuklar mekanı daha özgür bir şekilde kullanabileceklerdir. Üçüncü etapta Pazaryeri Meydanı, belleklerde kalan bir bayram yeri olma özelliği dolayısıyla mahalleli için buluşma ve toplanma alanı olarak tasarlanmıştır. Mahallenin sosyo-ekonomik durumu göz önünde bulundurulduğunda farklı kuruluşlar ile yardım etkinlikeri burada yapılabilecektir. İzmir Büyükşehir Belediyesinin inşaatını başlattığı Pazaryeri Meydan Düzenlemesi’nin ana kararları korunarak kentsel mobilyaları kısmi olarak boyama kararları alınmıştır. Meydan ve sokakların dönüşüm süreçleri esnasında ve sonrasında herkesin eşit olarak kullanabileceği erişilebilir kamusal mekanlar, Pazaryeri Mahallesi’nde gündelik hayatın kalbi haline gelecektir. Meydanların gece ve gündüz daha fazla insan barındıracağı; meydanlarda bayram kutlamaları, buluşmalar, ramazan etkinlikleri ve düğünler yapılacağı düşünülmektedir.Kadınların, çocukların; her yaştan ve cinsiyetten insanın katılabildiği mekanlar hem sakinlerinin hem de ziyaretçilerinin kullanımına yönelik olarak tasarlanmıştır.
İz’le Yaşam Pratiği
Çağatay Çomaklı, İrem İncetuzcu
Smyrna Agorası ile başlayan ve Hatuniye Meydanı ile İki Çeşmelik Caddesi’ni birbirine bağlayan hat alanın en güçlü tanığıdır. Bu hattın tanıklığı, kentsel bir mekanın varoloşuna, yaşayışına ve nasıl yitirilmekte olduğuna dayanmaktadır. Bölgede, bir yanda kentsel mekanın tarihin izlerini günümüze taşıma çabası diğer yanda ise yoksullukla baş etme çabası görülmektedir. Yoksulluğun kent mekanından ve tarihinden çalma güdüsüne dönüşmesi tarihsel izlerin yitirilmesine sebep olmaktadır.Farklı etnik grupları içerisinde bulundurmakta olan bölgede sosyo-ekonomik yapının zayıflığı gündelik yaşamda kendisini göstermekte ve mekanda güvensizliği beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda çalışma alanı olarak belirlenmiş olan , (odak-1) beş odak bölgeden oluşan hattın Smyrna Agorası’yla başlayan giriş kısmı bölgenin tümüne ilişkin yapılan analizler sonucunda planlanmıştır.
Çalışmanın amacı bölgenin sosyo-ekonomik yapısını ve güvensizlik gibi problemlerini rehabilite etmek için alanın tarihsel önemini ve mekansal potansiyellerini renkle birlikte ön plana çıkarmaktır. Burada ilk adım mekanın ve gündelik yaşantının izlerini takip ederek alanı dinlemek olarak atılmıştır. Kent merkezinde yaşayamayan bir tanığı dinlemek… Alanın fizikselde kısıtlı kalan renkleri ve nitelikleri gündelik yaşantıya yansıyamamaktadır. Rota üzerinde sokaktaki hakikat pek de iç açıcı değildir. Yapılardan dışarı taşan esnaflar sokaklara renk katmaktadır fakat sosyal yapıyla entegrasyonları bu denli renkli ve güçlü değildir. Farklı etnik grupların dışlandığı bilinmektedir. Yine yapılar da renkli renkli giyinseler de içlerindeki ortam bu kadar şenlikli değildir. Tarihsel izleri ve sembolleri üzerinde bulunduran sayılı kapılar… Sayılılar çünkü kapılar bile çalınmaktadır. Böylesine nitelikli bir mekanın gündelik yaşantıdaki yaşamsızlığı kent için büyük bir kayıptır. Bu bağlamda kentlinin alana dahil olması ve sosyo-ekonomik ortamın biraz da olsa düzeltilmesi ile alanın da kente dahil olması gerekmektedir. Tam da bu noktada kentten çalınan diğer bir kapı niteliğindeki bu bölge için Smyrna Agorasıyla başlayan ilk odak noktası çok önemlidir ve alanın tümüne ilişkin bir söyleme ve davetkar tavra sahip olmalıdır.
Çalışmada bölgenin fizikselde kısıtlı kalmış olan renkleri kullanılarak kentsel mekanın yitirmekte olduğu izleri canlandırmak amaçlanmıştır. Rengin değişen mekan organizasyonlarına olanak tanıması ve kullanıcıyla iletişime geçmesi sağlanmıştır. Renklerle rotalar oluşturularak kentli giriş bölgesinden kemeraltına davet edilmektedir ve mekanın sakinleri için alternatif kullanım senaryoları sunulmaktadır. Tasarımda ilk adım, yanından geçip gidilen Agora Örenyeri ile niteliksiz kullanımlara sahip olan Agora Parkı arasındaki yolu yayalaştırmak olmuştur. Bir diğeri de tarihi hamamın yanında bulunan ve insanların etkileşimine olanak tanımayan boşluğun bu alanla bağlantısını sağlamak olmuştur. Renklerin hakim olduğu bu odak bölge kentliyi Eşrefpaşa Caddesi’nden zemindeki renkli rotalarla davet etmektedir ve burdan da Hatuniye Meydanı’na giden hatta yönlendirmektedir. Çalışmada kullanılmış olan renkler tarih rotası, esnaf rotası, iz sürme rotası, etkileşim alanı ve bisiklet yolunu tanımlamaktadır. Renkler, alanın fizikselde kısıtlı kalan renklerinin canlı tonları olacak şekilde belirlenmiştir. Tarih rotası (turkuaz) kentliyi içeriye davet ederek, üzerinde tarihsel izler olan yapılara, çeşmelere ve kapılara yönlendirmektedir. Esnaf rotası (sarı) ise alanın sosyo-ekonomik yapısını da kalkındırmak adına esnaflara yönlendiren hem de odak bölgesinde esnaf ve sokak satıcılarına farklı duruş alanları sunan bir rotadır. Rotalardan bir diğeri de iz sürme rotası (pembe), bu rota hem alandaki sakinler hem de kentten dahil olan insanlar için boyanın her halinin kullanıldığı sosyal sorumluluk etkinliklerinin ve farklı deneyimlerin rotasıdır. Alanın kalkınması için bölge içinde yapılabilecek boya kutusu, boya fırçası gibi boyaya dair ne olursa onunla ilgili yapılan satış, sunuş ve enstelasyonlara yer veren rotadır. Ek olarak rotalar dışında sosyal sorumluluk projeleri ve birliktelik bölgelerini belirten etkileşim alanları (turuncu) bulunmaktadır. Son olarak yeşil ise Agora Parkında eskiden de varolan bisiklet duraklarının izinde bölgeye bir bisiklet yolu önermektedir. Odak-1 yani giriş alanında yapılardan çok zeminde yapılan canlı renk düzenlemesi içerdeki diğer renkli yapılara davetin bilinçli adımıdır. Bu alandaki yapılar agorayı izleyen ve agora tarafından izlenen karaktere sahiptir ve agorayı taklit eden, onunla bütünleşmek isteyen renge bürünürler. Agora Örenyerini ön plana çıkaran bir diğer unsur insanların yalnızca yanından geçip gitmesine karşın onu izlemeleri ve durup incelemeleri için yapılan korkuluklardaki canlı renk düzenlemesidir. Renklerin farklılığı agoraya başka başka noktalardan baktırmak ve inceletebilmekten doğar. Kent mekanında yaşayamayan, tarihsel bir tanık olan bölge renkle birlikte yaşama ve gündelik yaşantıda söz sahibi olma düşündedir.
Bellek Silüeti
Beyza Ayaz, Dilan Atasayar, Melih Gürcan Kutsal
Basmane, İzmir Konak ilçesine bağlı, içerisinde çok katmanlılığı, tarihi, canlılığı ve hareketi barındıran bir semttir. Çok katmanlılığın ve barındırdığı farklı milletlerin getirisi olarak mekânda yaşanmış hikâyelerin, anıların ve olayların çeşitliliği de bölge sakinlerine paralel olarak fazladır. Basmane, bilinen renkli kişiliğine ve göz alıcılığına karşın bugün içerisinde barındırdığı hüzün, engeller ve yalnızlık gibi kavramların yoğunluğunda içine kapanık ve terk edilmiş bir hale bürünmüştür.
Odağımızda 4. bölgede bulunan Pazaryeri Mahallesi, 945. Sokak (Osmanzade Yokuşu) üzerinde yaşayan halkın, renklerin ve yerleşim merkezlerinin zengin hikâyeleri bu alanda hareketi sağlayan önemli etmenlerdir. Bu yokuş, Basmane bölgesindeki canlı hareket merkezlerinden biri olduğu gibi alt kısmında Tevfik Paşa Oteli ve Dönertaş Sebili’nin bulunması yukarısında ise Agora’nın varlığı bölgeyi turizm, pazar ve konaklama alanlarından geçen yüksek potansiyelli bir alan olduğunu kanıtlamaktadır. Bölge hakkında doğru bilgilere ulaşabilmek adına alanımızdaki esnaflarla ve sosyologlarla beraber Basmane’nin aidiyetini anlayabilmek adına kent tarihçisi-gözlemcisi, yazar Orhan Beşikçi ve Tarkem ile iletişime geçtik. Çalışmamıza alanımızda bulunan Osman Paşa Konağı’ndan başladık. İzmir’in işgalinde Gevrekçi Kız’ın öyküsünü taşımasıyla da tanınan bu konak 945. Sokak hattında tarihi katmanlılığı ve hikâyeleriyle önemli bir yere sahiptir. Hikayeden kısaca bahsetmemiz gerekirse; gevrek satan genç bir kız, Yunan askerleriyle karşılaşmış ve kaçmak için Osman Paşa Konağı’nın bulunduğu çıkmaz sokağa girip yardım istemiştir. Ancak işgalcileri gören halk kapılarını açmayınca gevrekçi kız orada can vermiştir. Bu hikâyenin acısını unutmamak ve insanlara hatırlatmak amacıyla konaktakiler yeni nesillere bu hikâyeyi anlatmayı hedeflemişlerdir. 60’lı yıllarda ise Nebahat Tabak Konağı ve Osman Paşa Konağı birbirine bağlanmış ve burası yetiştirme yurdu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Burada yaşamış çocuklar farklı zanaat dallarına ve mesleklere yönlendirilmişlerdir. Sanat üzerine çalışmak isteyen öğrenciler ise Osman Paşa Konağı’nda eğitim görmüşlerdir. Burada büyümüş insanlar hala binayı ziyaret etmekte ve eski anılarını dile getirmeye devam etmektedir. Günümüzde ise bu çıkmaz sokak üzerine bulunan konaklar terk edilmiş travmalar içeren bir anı mezarlığı bütünlüğündedir.
Bugün bölge içerisindeki terk edilmişliği kanıtlayan bir diğer durum da bölgenin güvensiz olarak tanımlanmasıdır. Bu güvensizlik sadece güvensiz binalardan varlığından dolayı değil aynı zamanda hırsızlık faaliyetlerinin yoğunluğundan da kaynaklıdır. Bölgedeki hırsızlığın sembolü ise bu alanda bulunan çalınmış ev kapılardır. Bu nedenle bu sokak üzerinde birçok binanın dış kapısı kendi hikâyeleriyle beraber tarihe karışmıştır. Konak Belediyesi tarafından tahliye edilmiş yetimhane bölgesindeki çıkmaz sokak alanını canlandırmak, buradaki halka karşılaşma alanları oluşturmak ve konakların saklı öykülerini bölge içerisinde bulunan artık malzemelerden yapılabilecek kent mobilyalarına ve enstalasyonları oluşturmayı hedefledik. Tasarım, kaderine terk edilmiş atık malzemelerin geri dönüştürülmesiyle başlar. Atık malzemeler bölge sakinlerine sosyal bir etkinlik alanı oluşturabilmek amacıyla gönüllülük esaslı düzenlenecek olan atölyelerde farklı şekillerde bir araya getirilerek mekânın belleğini sembolize ederek kent mobilyalarına dönüştürdük. Ardından bölgenin en simgesel unsurlarından biri olan konakların kapılarından etkilenerek bir bellek silueti oluşturduk.
Renklerle Buluşma
Naz Üstündağ, Selin Sönmezışık, Zeynep Sena Sancak
Çalışma alanı olarak belirlenen Hatuniye Meydanı, İzmir’in Konak ilçesinin Basmane semtinde bulunmaktadır. Ek olarak, UNESCO ve TARKEM işbirliği ile başlatılan “İzmir Tarihi Kent Merkezi” Projesi sınırları içinde kalmaktadır. Meydanda bulunan Hatuniye Camii, Dönertaş Sebili ve tarihi Tevfik Paşa Konağı bölgenin tarihi dokusunu oluşturan önemli yapılardır. Kentte kadınlar tarafından yaptırılmış iki tarihi camiden biri olan Hatuniye Camii’nin inşası 17. yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Köşesindeki sütunun dönmesinden dolayı Dönertaş olarak isimlendirilen sebil, 1814 yılında yaptırılmıştır. Tevfik Paşa Konağı , Basmane Bölgesinin, en büyük tarihi konağıdır ve 20. yüzyıl başlarında otele dönüştürülmüştür. Tarihi bir öneme sahip olan bu bölge geçmişten beri göçlerle gelen nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Bölge birçok kültüre ev sahipliği yaparken, uzun yıllardır bu bölgede yaşayan Türklerin yıllar geçtikçe azınlık haline gelmesi sosyal çevrede gerilim ve yabancılaşmayı ortaya çıkarmıştır.
Bölgenin sosyal hayatını incelediğimizde, kadınlar gündelik hayatın içinde çok fazla gözükmezken, meydan çevresinde kahvehanelerin yer alması bu bölgenin eril hakimiyetinde bir kamusal alan olduğunu göstermektedir. Meydanın güney tarafında bulunan Anafartalar caddesi, Konak Meydanı’ndan başlar Basmane Dokuz Eylül Meydanı’nda sonlanır. Tarihsel süreçte önemli olaylara tanıklık etmiştir. 10 Eylül 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının İzmir’e girdiği bu cadde, zamanında deve kervanlarının geçtiği ticari bir akstır. Günümüzde de ticari işlevini sürdürmekte olan Anafartalar Caddesi, bu bölgede yaşayan farklı kültürlere sahip sakinlerin günlük ticari kullanım alanı haline gelmiştir. Öbür yandan, tüm alan içinde nitelikli karşılaşma mekanlarının az olması ve günlük ticari faaliyetlerin Anafartalar Caddesi üzerinde gerçekleşmesi Hatuniye Meydanı’nın bu alan içindeki kullanım önemini artırmaktadır. Ancak, meydan ve çevresinin yıllar geçtikçe köhneleşmiş dokusu yer-yön hissini ve mekanın algılanabilirliğini zayıflatmaktadır.
Bu çalışmada; rengin mekanda dönüştürücü ve iyileştirici özelliği ile kamusal alanların canlandırılması ve sakinlerin kentsel yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik bir öneri sunulmuştur. Meydana yapılan zemin boyama önerisiyle meydan etrafındaki yaya ve trafik akışının düzenlenmesi, meydan ve çevresinin algılanabilirliğinin arttırılması, kadın ve çocukların meydan ve çevresini kullanmaya teşvik edilmesi, çocuklar için nitelikli kamusal alanların yaratılması amaçlanmıştır. Zemin boyaması için, renklerin meydanın çevresindeki yapıların renkleriyle uyumlu olması ve renklerin insanlarda uyandırdığı duygular renk seçiminde dikkate alınan önemli iki kriterdir. Meydana yapılan zemin boyaması ile meydanın bileşenleri işlevsel hale gelmiş ve meydana yeni işlevler eklenmiştir. Meydan yetişkinler için bir karşılaşma mekanı, çocuklar için oyun alanı, satıcılar için tezgahlarını kurdukları ve dini tesise de hizmet eden bir yerdir. Yer boyaması ve renklerle bu işlevlerin mekanda algılanabilirliği arttırılmıştır. Meydanın bileşenlerinden biri olan akslar karşılaşma ve bir araya gelme mekanı olan meydanı kullanmaya davet eden sarı yer boyamalarından oluşmaktadır. Kullanıcıyı meydana, meydanın giriş-çıkış noktalarına yönlendiriciliği sayesinde kullanıcı da yer-yön duygusunu arttırır. Meydana yönlendiren aksların tam ortasında bulunan enstelasyon insanlarda merak uyandırarak meydanı kullanmaya davet eder niteliktedir. Meydanın her yönünden algılanan soyut insan silüeti olan enstelasyon; meydanın bir araya gelme, tanışma ve sosyal uyumun merkezi olduğunu vurgulamaktadır. Tüm alan içinde çocukları bir araya getirecek nitelikli bir alan bulunmamaktadır. Bu nedenle meydan ve 1300. Sokak’ta belirlenen alan, renklerle oyun alanı haline getirilmiş. Çocuklara ayrılan bu oyun alanının anne ve çocuklar için bir karşılaşma ve sosyalleşme mekanı olması öngörülmektedir. Bunlara ek olarak, Dönertaş Sebili’nin görünürlüğünü arttırmak ve tarihi değerine vurgu yapmak için dönertaş üstüne ikinci yüzey olarak belirlenen kumaşın “İzmir’in Kırmızısı” ile renklendirilmesi önerilmektedir. Mekanın tarihi kimliğinin algılanabilirliğini arttırmak adına tescilli yapıların özgün renklerinde boyanması önerilmektedir.
Tüm katılımcılarımızı tebrik ederiz!