AURA Crea “Transform: Geleceğin Arayüzleri” Sonuçları Belli Oldu!
AURA Crea “Transform: Geleceğin Arayüzleri” Sonuçları Belli Oldu!
AURA İstanbul sertifika programına dahil olan genç mimar ve tasarımcılar alışık oldukları ölçek ve tasarlama süreçlerinin sınırlarını aşarak; gruplar halinde tasarımlarını üreterek Samet ürünlerini yaratıcılıkları ile birleştirdi.
Katılımcılar, atölye çalışması ve yarışma süresince, Samet ürünlerinin, objeleri bir araya getirmesinden ve nesnelerin hareketini sağlamasından yola çıkılarak “Transform” temasını ele alarak gruplar halinde tasarımlar üretti.
Tasarım ve üretim felsefesini, ürünleri ile kullanıcısının hayatını daha konforlu ve kaliteli hale getirmek üzerine inşa eden Türkiye’nin lider, dünyanın ise en büyük mobilya teknik aksesuarları üreticilerinden Samet’in desteğiyle gerçekleşen yarışmada katılımcılar, Samet ürünlerinin, objelerin bir araya gelişini ve hareketini sağlamasından yola çıkılarak “Transform” temasını ele alarak mekanın ve mekanı oluşturan öge ve objelerin dönüşümünü sağlayan tasarımlar ürettiler.
Jüri Değerlendirmesi
Düzenlenen atölye/yarışma formatındaki AURA Crea etkinliğinin jüri üyeleri ise:
- Atilla Kuzu (Tasarımcı / Zoom TPU)
- Celal Abdi Güzer (CAG Mimarlık Atölyesi, Prof. Dr. ODTÜ Mimarlık
Bölümü) - Durmuş Dilekçi ( Mimar / Dilekçi Mimarlık, İSMD)
- Deniz Ova (Genel Müdür / SALT)
- Ömer Emre Yavuz ( Dr.Öğr.Üyesi, MSGSÜ Heykel Bölümü)
- Serhat Kiraz (Sanatçı)
- Ufuk Kızıltan (CEO / SAMET)
AURA İstanbul’da gerçekleşen proje sunumlarının ardından jüri üyelerinin değerlendirmesi sonucu Başarı Ödülü kazanan iki proje oldu. Birinci sırada Hilal Bozkurt ve Yasemen Cemre Gürbüz’ün tasarladığı “Kuşluk” projesi yer alırken, ikinci sırada Burak Avcıoğlu ve Selen Erdoğan’ın tasarladığı “Gökyüzünden Yerdeki Çukura” projesi yer aldı. Samet firması tarafından, jüri üyelerinin değerlendirmesi sonucu başarılı bulunan bu iki grubun üyelerine Paris Maison Objet Fuarı Seyahati hediye edilecek.
Jüri Özel Ödülünü ise Ayça Atay ve Ege Ak’ın tasarladığı “Yeni Kamusal Mekan Olarak Kentsel Arayüzler” projesi ile İnci Sağırbaş ve Berra Nur Bay’ın tasarladığı “Ekpyrosis: Başı, Ortası ve Sonu Olmayan” projesi aldı. Jüri üyelerinin değerlendirmesi sonucunda seçilen bu iki grubun üyelerine Samet firması tarafından Apple Ipad ve Smart Pen hediyesi verilecek.
Projeler:
Kuşluk
Hilal Bozkurt, Yasemen Cemre Gürbüz
Birincilik Ödülü
Olunan yere dair olasılıkların uçsuz bucaksızlığı bize özgürlüğün ve geçiciliğin sembolleri olan kuşlardan yadigardır. İstanbul, tarih boyunca bu devingenlik haline bir mesken ve durak olmuştur. Bu geçiciliğin, aktörleri (kültür, iklim, fauna ve flora) değişse de, bellekteki yeri bakiidir.Bugün kentin içinde kuşlarla, onlar için yapılmış suluklar ve kuşevleriyle sıkça karşılaşırız. İstanbul, başka türlerle birlikte yaşam (living-with) pratiklerine elverişli bir kenttir. Fakat mevcut yapılaşma kültürü, bu ilişkileri dönüştürür, genellikle yok eder. Birlikteliği yeniden kurmaya dair olasılıkları çoğaltmak: Kuşluk, kentin içinde kuşlarla var olan birlikteliğimizi (kin-ship) yeniden kurmayı hedefleyen bir kentsel enstelasyondur. Kentsel olanla kırsal olarak kabul edilenin sinir çizgisine yerleşir. Yoğun yapılaşmanın ve kentsel dönüşümün baskısına karşı varlığıni sürdürebilmiş yegane yerlerden biri olan Piyalepaşa Bostani, bu anlamda bir sinir çizgisidir. Topografik olarak çukurda yer alır ve dolayısıyla geniş bir alandan görülür. Başat aktörlerinden biri de kuşlardır. Kuşluk, yapılı çevreye dair dönüşümün ortasında nüşmeyende kurulur. Transform kavraminidoğanın güsü üzerinden ele alır. Yağmurun yükünü kuşlara dödöntaşır. Enstelasyon, bir strüktürün içine yerleştirilmiş örtülerden ve suları toplayan kaplardan oluşur. Örtüler ve kaplar birbirini haraket ettiren dinamik bir sistem kurarlar. Yağmur suyunun kaplarda yarattığı ağırlik örtüleri yukar taşırken, suların güneşle buharlaşmasıyla bu hareket tersine döner. Bu dinamik sistem yerden yaklaşık 3 metre yüksekte kurulur ve bostandaki günlük akışa engel olmaz. Bu yükseklik sayesinde enstalasyon çevreden görülür hale gelir. Yağmurun bostanlardaki önemli döngüsünün bir parçası olur ve kuşların bu döngüdeki yerine dair bir hatırlatma yapar.
Gökyüzünden Yerdeki Çukura
Burak Avcıoğlu, Selen Erdoğan
İkincilik Ödülü
Gökyüzünden yağan bir su damlası bize her ne kadar küçük görünse de, onun ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini ve sürekliliği ile yaşamı şekillendirebilme gücüne sahip olduğunu biliriz. Minik bir su damlası, ardından gelen binlercesi ile birlikte çevreyi değiştirir, hayatı besler ve doğal olmayana başkaldırarak onu yontabilir. Yoldaki bir su birikintisi yolumuzu değiştirmemize, bizi ıslatan yağmur yolumuza acele şekilde devam etmemize sebep olabilir. Havanın değişmesi, güneşin bulutlarla kapanması ve ardından yağmurun bizlerin hayatına müdahale etmeye başlaması aslında gündelik hayatta hiç farketmediğimiz bir dönüşümün habercisidir. Yağmurun hareketini ve etkisini gözlemleyerek bunu soyutlamaya çalıştığımız bu projemizdeki asıl amaç, suyun hareketinin bizlerin hayatına nasıl etki ettiğini görünür kılmaktır. Global anlamdaki en güncel ve belki de en önemli sorunumuz olan su kıtlığına günden güne yaklaşmaktayız. Gündelik hayatımıza farkettiğimizden çok daha fazla etki eden su, gelecek yıllarda önemini daha iyi anlayacağımız bir şey haline gelecek. Bu noktada belki de hiç de yabancı olmadığımız yağmur geriye sadece su damlalarının bıraktığı bir anıttan ibaret olacak. Transform kavramı bize bir durumdan ziyade bir süreci anlatmakta ve bu süreç bir hareketle tanımlanmakta. Projenin temel fikri ise hareketin bir anını somutlaştırırken, o hareketin sürekliliği ile mekanda meydana gelen değişimi soyutlayarak bir anıt öğesi oluşturmaya çalışmaktır. Suyun “yerdeki” etkisi ve sıçrayışı büyük bir transformasyona sebep olsaydı bu nasıl bir mekan olarak ifade edilirdi?
Yeni Kamusal Mekan Olarak Kentsel Arayüzler
Ayça Atay, Ege Ak
Üçüncülük Ödülü
Kamusal mekânlar toplum bilincinin pekiştirildiği, insanlar için ortak bir algı yaratan mekânlardır. Belleğin zaman ve mekânla olan sıkı bağı açısından kamusal mekânlar ve üzerlerinde gerçekleştirilen belirli bir zamansallıktan olan bedensel pratikler değerlendirildiğinde, kamusal mekânların kentsel bellek açısından önemli bir unsur olduğu ortaya çıkmaktadır. Taksim meydani, sembolik ve tarihsel değerleri ile öne çıkan ve kolektif hafızanı silinmeye yüz tuttuğu bir meydandır. Anilar, zaman aralıklarıyla yeniden anımsanabilirler. Yani bellek aslında sosyal; bireysel değildir. Bu çerçevede bellek, yaşanmış ve deneyimlenmiş olanla yakından ilişkilidir. Mimari bakış açısıyla bellek, mekâna bağlıdır. Bu noktada, mekânsal düzenleme aracılığıyla kamusal hatırlama eylemi güçlendirilebilir. Metodoloji olarak, birimlerden oluşan parçalanmış kamusal mekân örüntüleri yeniden bütüncük bir arakesite dönüştürülür ve kolektif hafızanın mekan aracılığıyla yeniden oluşturulması sağlanır. Üçüncü boyuttan alınan veriler, plan düzlemine dökülerek bir analiz süzgeçinden geçirilir. Elde edilen düzlemlerin süperpozesi ile kentsel bir arayüz oluşturulur. Dönüşüm ise bu arayüzün yeniden üçüncü boyutta kurgulanması ve kentlinin oluşan yeni kolektif bilinç ile bu mekanları nasıl kullandığı noktada başlar. Bu anlamda mekânın, hafızanın taşıyıcısı olarak kurgulanması toplumsal belleğin yüzleşme ve dönüştürme çerçevesindeki önemi yansıtılmaktadır.
ekpyrosis – “başı,ortası ve sonu olmayan”
Berra Nur Bay, İnci Nazlıcan Sağırbaş
Birbirini tamamlayan geometrik parçalardan oluşan tasarım, kamusal alan deneyimini tamamen dönüştüren ‘bağlama özgü’ bir yerleştirmeye yaklaşır. Yapı, boşluğun üzerinde yükselir ve yüzer. Tasarımı hem bir açıklık hem de bir bariyer yapılandırır. Sürekli, yansıtıcı ve şeffaf yüzeyler deneyimleyenler için bir arka plan oluştururken, açık uçlar yapıya geçirgenlik sağlar. Mekanı tanımlama, bir dönüşümü ortaya çıkarma, güçlü ve gelip geçici bir hareket üretme imkanı. Yolların, yansımaların ve yeni bakış açılarının anlatısı. Sadece estetik bir heykel değil, aynı zamanda herkes için dinlenme, tırmanma ve toplanma için çok amaçlı bir mekan. Temel geometri, üç Möbius şeridinden oluşan düğümden başlar. Işık ve su elementleri, önemli ölçüde tepki vermeleri ve onlardan etkilenmeleri nedeniyle büyük rol oynar. Gün işığında tasarım, çevreleyen renkleri sempatik bir şekilde yansıtan doğal bir parlaklık geliştirir. Budist dönüşüm fikrine benzer astrofizik teorilerinden, yaşamı ve ölümü ebediyen tekrarlayan sonsuz döngüsel bir evreni varsayan “Ekpirotik Evren”den ilham alıyoruz. Çeşitli şekillerde “ekpirotik” veya “döngüsel” kozmoloji olarak adlandırılan bu teori, evrenin tek bir “Big Bang” ile başlamadığını, ancak kozmosumuzun olası paralel evrenler ve sürekli genişleyen bir oluşum da dahil olmak üzere sürekli olarak tekrarlanan evrim döngüleriyle dolu olduğunu varsayar. Çalışmamız, evrenin hiç bitmeyen yenilenmesinin bir görselleştirmesi olarak Möbius şeridinin sonsuz döngüsüyle oynar. Transparan plastik ve yansıtıcı alüminyum fiziksel maddeselliklerini aşar. Başlangıcı, ortası veya sonu olmayan formlar, sonsuz bir varoluş döngüsünü – doğanın ve sürekli hareket halindeki evrenin – sembolize eder.
Çöl Gülü
Furkan Berke Çilesizoğlu, Nevre Arın Aydoğdu
// Form Çölün ortasında bağlamdan kopuk ve bağlam kurmaya referans vermeyen yabancı bir cisim… Çölün aksine değişmeyen, tamamlanmış, bitmiş, dokunulmaz monolit bir form. Ne aşınır ne biririkir ne de savrulup gidebilir.
//Transform Dönüşüm evrenin bir sabitidir. Her şey dönüşür ve dönüşümün bir parçasıdır. Bu dönüşmez ve bitmez olarak gözüken form dönüşümün kendisi olmalıdır.
//Form Dışta yaydığı “katı bir form” frekansının yanı sıra, iç dünyasında kendine ait bir doğası vardır ve sürekliliğini kaybetmeyen bir dönüşüm süreci gerçekleştirmektedir. Bu sayede yaşayan ve yaşatan bir kaya parçası gibi, dışarıdan görünen katılık ve sabitlik olarak okuduğumuz cisim izleyici için bir gerçekliği tanımlarken, içini görebildiğimiz zaman başka bir gerçekliği tanımlamaktadır.
Bakış Odası
Betül Yeşilkaya, Gülce Erincik
Tasarımımız basit bir kutu formunun sunduğu olasılıklar üzerinden yola çıkar. Üç boyutlu ortamda mekan içinde mekan yaratabilmesini, kullanıcının algısında yeni bir ‘oda’ ima etmesini konu eder. Bizim tasarımımızda bu odanın kendisi bir dönüştürme aracı olarak kullanılmıştır. Boşlukları ile kullanıcıyı karşılar, saydamlık ya da opaklık durumuna göre ‘bakışı’ yönlendirir. Opak odanın çoğunlukla kalabalık, kamusal, geniş boşluklara konumlandırılması; kullanıcıya dış mekanla zıt bir atmosfer sunması, kullanıcının genel alışkanlığının aksine bakışını toplayarak gökyüzüne yönlendirmesi düşünülmüştür. Odanın saydam ortaya konması durumunda bu kez bakışı yönlendirmez, fakat ara yüz rolünü üstlenerek bakışı manipule eder. Kamusal ya da doğal boşluklara konumlandırılarak saydam arayüz üzerinde arkada görünen siluet üzerine çizimler ile anlatımlar eklenebileceği; yerin diğer kullanıcılarına, ilk bakışta ayırt edilemeyen yönlerine veya tarihin farklı evrelerindeki durumuna dair bilgi verilebileceği düşünülmüştür. Saydam yüzey, teknolojik imkanlar dahilinde interaktif bir yüzeye de dönüşebilir.
Optik Tünel
Aslıhan Yılmazer, Burak Karaca
Projemizde ana hedefimiz, tekil ve yalın bir mekanı soyut bir eleman olan ışık ve yansıtıcı yüzeylerle ile uzatmak, yükseltmek ve algılanış biçimini değiştirmekti. Karanlık bir ortamda ışık ile, mekan dönüşümleri sağlamak ve gözlemcinin içinde bulunduğu mekanın sınırlarını aşmasını amaç edindik. Sağladığımız bu mekansal dönüşüm ile, gözlemcinin duyularıyla maddesel olarak algıladığı mekan değişiminin soyut bir illüzyon olduğunu bilerek yaşama ikilemini sağlatmak istedik. Bize ilham veren ana unsurlar SAMET’in tasarımlarının bazı özelikleri oldu. Bir dolabı dönüştürülebilir bir kutu olarak görmeleri, bizi de bu projede mekanı yalın ve dönüşüme açık bir eleman olarak görmeye sevk etti. Tasarım sürecimizde sade ve az eleman kullanarak, mekansal nitelik dönüşümlerini algılatmak ve farklı deneyimler yaşatmayı hedefledik. Işığın yansıma prensiplerini kullanarak mekansal dönüşümde farklı opsiyonlar tasarlamaya çalıştık ve mekana değişik kimlikler verdik. Işık elemanlarının rengini değiştirerek farklı hislere hitap etmeyi ve yanma örüntüsünü değiştirerek de mekansal dönüşümlerde hareket sağlamayı hedefledik.
Dönüşümün Yansıması
Semra Pakdemirli, Sümeyye İşbilir
Çalışma; kenti yansıma ile sunan, kullanıcıların tuval olarak kullanabilecekleri, üzerlerine çizim yapıp silebilecekleri ayna modülleri ve bu modüllerin mıknatıslı birleşim detayları vasıtasıyla farklı kombinasyonlarla birleşip kentsel alanda oluşturduğu yerleştirmelerden oluşmaktadır. Çalışmada transform yaklaşımı, düşünsel ölçekte kentin fiziksel ve kişisel algısını dönüştürmek, kentsel ölçekte kamusal alanlarda kent mobilyalarının etkilerini dönüştürmek, tasarımsal ölçekte ise modüller vasıtasıyla oluşan birleşim ve açı opsiyonlarıyla etkileşim alanını/tuvalini dönüştürmek olarak ele alınmıştır. Yerleştirmenin yapılacağı yer ve eklemlenecek öge seçildikten sonra planlanan tasarım, ayna modüllerin birleştirilmesiyle oluşturulur. Tasarım oluştuktan sonra insanlar farklı açılar oluşturan ve bakışlar sunan aynalardan kenti gözlemlerler. Aynada oluşan kent yansıması ve kişinin kentteki kendi yansıması bu gözlemin kapsamını oluşturur. Kişi kentteki konumunu gördükten sonra, çizim müdahalesi ile konumunu güçlendiren/zayıflatan kent ögelerine yaklaşımını ortaya koyabilir.
Aalto’un Çizgisinde Mutfağı Düşünmek: Form ve Duyu Üzerine Pratikler
Osman Emre Selvi, Zemzem Ece
Alvar Aalto’nun çalışmaları, yirminci yüzyılın ilk yarısının modern mimarisinin organik yönlerinin bir örneği olarak kabul edilir. Bu ikonik akışkan şekiller, ister benzersiz mobilyalarda isterse şık modern ev dekor aksesuarlarında (basit bir vazo gibi) olsun, onun inanılmaz ürünlerinin büyük bir simgesidir. Alvar Aalto, işlevsel, heykelsi ve ikonik ev dekorasyonu parçaları yaratmak için tasarımlarini, bir zanaatkârın uzmanlığıyla birleştirmiştir. Asimetrik dalga şekli, tasarımda yaratıcı imzası oldu. Sonuç olarak Aura-2022 Crea projemizde de Aalto’nun ikonik dalgalarından ilham alınmıştır. Bu tasarımda ahşap malzemenin seçilmesinin bir diğer nedeni de, akıcı tasarımı vurgulamaktadır. Aynı zamanda kullanılan ahşap malzeme, mutfağa ve kullanıcıya rafine bir sıcaklık sunmaktadir ve bu tasarım ürününün Aalto’nun diğer parçaları ile uyum sağlayacağı düşünülmektedir.
Tüm katılımcılarımızı tebrik ederiz!