fbpx
Marmara Bölgesini Haritalamak: Bir Ön Biyopsi 2022

Marmara Bölgesini Haritalamak: Bir Ön Biyopsi 2022

Atölye |29 Ağustos – 18 Eylül

Kurulduğu 2017 yılından bu yana İstanbul ve ötesinde kentsel çalışmalar açısından en yenilikçi bağımsız araştırma enstitülerinden biri olarak kendini şekillendiren AURA İstanbul, Marmara Urban Forum (MARUF23) kapsamında Marmara Denizi kıyılarının çeperinde kentsel ve kırsal konularda bir atölye çalışması düzenlemek için davet edildi.

İnsanlık evriminin önemli tarihsel dönemlerine ev sahipliği yapan Marmara Bölgesi, doğal kaynaklar ve ekolojik sistemler açısından oldukça zengindir, ek olarak Türkiye ekonomisinin %60’ından fazlasını üretmektedir. Bu çerçevede, son yıllarda köprü ve otoyol şeritleri gibi altyapılara yapılan önemli yatırımlar, bölgedeki belediyeler arasındaki bağlantıyı büyük ölçüde artırmıştır. Daha büyük ölçekte, mevcut deniz yollarına ek olarak bölgedeki bu kesintisiz yol sistemi, bölgedeki makro-bölgesel alışverişleri de iyileştirmiştir.

Bölgedeki bu sermaye ve yatırım birikimi ulusal düzeyde Türkiye’nin diğer coğrafyalarını kalkınma kaynaklarından uzaklaştıran önemli bir zenginlik asimetrisi yaratarak, bölgesel düzeyde ise doğal peyzajlar ve su kaynakları gibi olanakları baskı altına alarak büyük bir gerilim yaratıyor. Son zamanlarda Marmara Denizi’nde yayılan müsilaj, uzmanlar tarafından bölgedeki insani, tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerin bir sonucu olarak değerlendiriliyor.

Makro-bölgesel ölçekte Marmara bölgesini incelemek bölgenin yapısı hakkında bize bazı ipuçları veriyor. Ekonomik bir merkez olarak İstanbul, Kocaeli’den Bursa’ya uzanan yoğun sanayi bölgesi, Çanakkale Yarımadası’nın kuzeyindeki madencilik ve enerji üretimi ve Gelibolu’dan Trakya Yarımadası’na kadar uzanan tarımla karışık sanayi merkezleri bu kentsel bölgenin döngüsel ve sürekli faaliyetlerini tanımlamaktadır.

AURA İstanbul’un Marmara Bölgesi’nde gerçekleştirdiği ikinci araştırma atölyesi için araştırmacılara Eda Yücesoy, Tansel Korkmaz ve Sinan Logie eşlik etti. 10 araştırmacıdan oluşan ekip, deniz havzasını çevreleyen ekolojik koridorlar boyunca insan faaliyetleri ve doğal kaynaklar arasındaki stres noktalarını belgelemek için saha araştırması yaptı. Bu biyopsi sırasında, mega kent İstanbul daha önce birçok araştırmaya konu olduğu için ele alınmadı. Araştırmanın amacı, iklim krizi ve kapitalist üretim süreçleri sonucunda ortaya çıkan (kapitalosen) sorunların bu kritik çağında, kırsal ve kentsel kalkınmanın yeni potansiyel stratejilerini tanımlamak oldu.

Stüdyo, son yıllarda bu konularda çalışan birçok akademisyenin seminer katkılarıyla da zenginleşti.

ATÖLYE YÜRÜTÜCÜLERİ

Eda Yücesoy

Şehir Plancısı

Sinan Logie

Mimar

Tansel Korkmaz

Mimar

AURA İSTANBUL ARAŞTIRMACILARI

Ali Emre Soner

Şehir Plancısı, İTÜ (MBB)

Çağatay Çomaklı

Mimar, Atatürk Üniversitesi

Furkan Berke Çilesizoğlu

Mimar, MSGSÜ

İpek Arısoy

Şehir Plancısı, İTÜ (MBB)

Melih Gürcan Kutsal

Mimar, Yaşar Üni.

Muhammed Eker

Mimar, Erciyes Üni.

Naz Üstündağ

Mimar, MEF Üni.

Vahit Türüt

Mimar, Karabük Üni.

Zehra Betül Yeşilkaya

Mimar, Uludağ Üni.

Zeynep Sena Sancak

Mimar, Uludağ Üni.

İnsanlığın evriminin önemli tarihsel katmanlarına ev sahipliği yapan bu geniş bölge, doğal kaynaklar ve ekolojik sistemler açısından da oldukça zengindir. Öte yandan Marmara Bölgesi, Türkiye ekonomisinin zenginliğinin %60’ından fazlasını üretiyor. Bu çerçevede, son yıllarda köprüler ve otoyol şeritleri gibi önemli yatırımlar, bölgedeki belediyeler arasındaki bağlantıyı büyük ölçüde arttırmıştır. Daha büyük ölçekte, mevcut deniz yollarına ek olarak, bölge etrafındaki bu kesintisiz yol sistemi, mevcut deniz yollarına ek olarak bölgenin makro-bölgesel alandaki alışverişlerini de iyileştirmiştir.

Marmara Bölgesi’ndeki sürekli sermaye ve yatırım birikimi, ulusal düzeyde Türkiye’nin diğer coğrafyalarını kalkınma kaynaklarından uzaklaştıran önemli bir zenginlik asimetrisi yaratarak, bölgesel düzeyde ise doğal peyzajlar, su kaynakları gibi olanakları baskı altına alarak bölgede gerilime neden oluyor.Müsilajın Marmara Denizi’nde son zamanlarda yayılması, uzmanlar tarafından bölgedeki insani, tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerin etkisinin işaretleri olarak işaret edildi.

Makro-bölgesel ölçekte Marmara bölgesini okumak, yapısı hakkında bize bazı ipuçları verir. Ekonomik bir merkez olarak İstanbul, Kocaeli’den Bursa’ya uzanan çok yoğun bir sanayi bölgesi, Çanakkale Yarımadası’nın kuzeyindeki madencilik ve enerji üretimi ve Gelibolu’dan Trakya Yarımadasına kadar sanayi merkezleriyle karışık tarım, bu döngüsel ve sürekli kentsel bölgenin faaliyetlerini tanımlamaktadır.

AURA İstanbul’un Marmara Bölgesi’ndeki araştırma çalıştayı için araştırmacılara Eda Yücesoy, Tansel Korkmaz ve Sinan Logie eşlik etmiştir. 10 araştırmacıdan oluşan ekip, deniz havzasını çevreleyen ekolojik koridorlar boyunca insan faaliyetleri ve doğal kaynaklar arasındaki stres noktalarını belgelemek için saha araştırmaları gerçekleştirmiştir. Saha araştırmaları İzmit -Sapanca, Yalova ve Bandırma olmak üzere üç odak bölgede yapılmıştır. Araştırmanın amacı, kritik iklim krizi ve kapitalist çağımızda kırsal ve kentsel kalkınmanın yeni potansiyel stratejilerini tanımlamaktır. Stüdyo, son yıllarda bu konularda çalışan birçok akademisyenin katkılarıyla zenginleşmiştir.

BİYOPSİ NOKTALARI

Biyopsi 1. Sapanca ve İzmit

Çalışma kapsamında Sapanca Gölü ve çevresine odaklanılmıştır. Sapanca Gölü, Sakarya ve Kocaeli illerinin sınırları içinde yer alan, çevre yerleşimleri için önemli bir içme ve kullanma suyu kaynağı olan tektonik kökenli tatlı su gölüdür. Gölün kuzey kıyısından E-5 Karayolu, güney kıysından ise TEM Otoyolu ve demiryolu geçmektedir.

Bölgedeki gözlemler sonucunda, gölün çevresinde çok sayıda kirletici etken bulunmaktadır. Kuzeyinden geçen D-100, güneyini çevreleyen TEM ile demiryolunun kirliliği yağış sularıyla göle ağır metaller, gres- yağ taşınmaktadır. Çevredeki tarım alanlarından gelen tarım kimyasalları, direkt kıyı ile ilişki kuran turizm tesisleri ve işletmeler diğer muhtemel kirletici unsurlardır. Gölden su kullanan kurumların ve aldıkları suyun miktarının belirsiz olması planlama yapmayı zorlaştırmaktadır. 2 Çalışma kapsamında saha gezisine gitmeden önce; ulaşım ağları, ekolojik, tarihi, coğrafi, jeolojik veriler gibi başlıklarda bilgiler toplanmış, Corine temelli haritalar yardımıyla üst ölçekten bakılarak alan hakkında bir ön bilgi edinilmiştir.

Akdeniz iklimi ile Karadeniz iklimi arasında bir geçiş özelliğine sahip olan İzmit’te, körfezin kuzey kıyılarında kireçsiz kahverengi topraklar hakimdir. Kireçsiz kahverengi topraklar orta derecede organik madde içerirler ve bundan dolayı bitkilerin yetişmesine elverişli bir zemin oluştururlar.

Körfezinin güney kesiminde ise kahverengi orman ve podzolik topraklar hakimdir. Organik maddece zengin olan bu topraklar, mekanik yapıları bakımından balçık özellik gösteren topraklardır. Bu yapıları dolayısıyla toprak suyunun korunmasına ve bitkilerin yetiştirilmesine çok elverişlidir. Yarımca- İzmit-Göleük arasındaki dar kıyı şeri-dinde ise alüvyal topraklar yayılış gösterir. İzmit Körfezi’nin güney bölümünden geçen Kuzey Anadolu Fay hattı ve parçalı kolları ile deprem riski yüksek bir alanda bulunur. Tarihi açıdan çok zengin bir geçmişe sahip olan İzmit eski çağlarda Bitinya denilen bölge içinde kalıyordu. Günümüzde Başiskele’nin bulunduğu yerde Astakos Antik Kenti bulunurken, İzmit’in bulunduğu yerde ise Nikomedia Antik Kenti kurulmuş ve Bitinya’nın başkenti olmuştur. Bulunduğu dönemde çok önemli bir konuma sahip olan Nikomedia, Konstantinopolis’in Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olmasıyla Nikomedia’nın önemi azalmıştır. 2021 yılı verilerine göre nüfusu 371.002 olan İzmit’in ekonomosi sanayi, ticaret ve tarıma dayanır.

Saha gezisinde yapılan gözlemler sonucunda körfezdeki sanayi alanları Marmara Denizi ile direkt ilişki kurmakta ve bunun sonucunda denizin ekosistemi açısından ciddi problemler oluşmaktadır. İzmit ve Sapanca Gölü arasında kalan havza alüvyonlarla beslenen bir alan olduğu için tarım için oldukça elverişli topraklara ev sahipliği yaparken, sanayi alanlarının bölgeyi işgal etmesiyle bölge dezavantajlı hale gelmiştir.

Biyopsi 2. Yalova

Samanlı Dağları’nın kuzey eteklerine kurulmuş olan Yalova’nın kuzeyinde ve batısında Marmara Denizi, doğusunda Kocaeli, güneyinde Bursa ve Gemlik körfezi yer almaktadır.

Yalova genellikle engebeli bir araziye sahip olup doğusunda kıyı ve delta ovaları ile çevrilidir. Bu toprak yapısına bağlı olarak, süs bitkisi ve çiçek yetiştiriciliği şehirde tarım ekonomisini canlı tutmaktadır. İklimi Akdeniz ve Karadeniz iklimleri arasında bir geçiş niteliği taşıyan Yalova’nın bitki örtüsü makiler ve ormanlardan oluşur. Bitki örtüsü olarak, Yalova’nın güneyindeki dik yamaçlar tümüyle gür bir orman örtüsü ile kaplıdır. Ormanlar il yüzölçümünün yaklaşık %58’ini oluşturur. Ormanlık alanlarda kayın, meşe, gürgen, kızılcık, kestane ve ıhlamur sıklıkla bulunur. 1.derece deprem bölgesinde bulunan kentte dere yataklarının zayıf zeminlere sahip olduğu ve yamaçlarda heyelanlı bölgeler olduğu saptanmış. 2021 verilerine göre 291.001 nüfusa sahip olan Yalova Türkiye’nin en önemli sanayi, ulaşım ve turizm ağlarının yoğunlaştığı bir lokasyonda yer almaktadır.

Kentin kıyı alanları ulaşım, sanayi, turizm, savunma ve tarımsal amaçlı olarak kullanılmaktadır (Gürbüz vd., 2004). Bu nedenle nüfus, göç ve yerleşme özellikleri bakımından oldukça hareketlidir. Yalova, kuzey batısında Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan İstanbul, doğusunda gelişmiş bir sanayi kenti Kocaeli ve güney batısında yine bir büyük sanayi kenti Bursa ile çevrilidir.

Kent, jeopolitik ve stratejik konumu olan sanayi, tarım ve ticaret ağırlıklı bu gelişmişlik üçgenin tam ortasında konumlanmıştır. Yalova ekonomisinde öne çıkan sektörler; sanayi, tarım ve sağlık turizmi olarak öne çıkmaktadır. Bölgede seracılık ve süs bitkileri üretimi, tarımsal üretime getirisi yüksek paya sahiptir. Yalova’nın termal ilçesinde bulunan kaplıcalar, çok sayıda turist ağırlayan önemli bir turizm merkezidir.

Saha gezisi sırasında sırasında yapılan gözlemler sonucunda, kentin kuzeyinden güneybatısına kadar olan sınırları Marmara Denizi ile çevrilmiştir ve kıyıya erişilebilirlik konusunda problem yaşanmamaktadır. Bölgedeki Osmangazi Köprüsü, otoyol projeleri, organize sanayi bölgeleri ilde yoğun gelişme eğilimlerine sebep olmuştur.

Biyopsi 3. Bandırma

Bandırma, Marmara Denizi kıyısında bulunan Balıkesir iline bağlı bir sahil ilçesidir. Kuzeyinde Kapıdağ Yarımadası, güneyinde Manyas ilçesi ve Manyas Kuş Cenneti, doğusunda Karacabey, batısında ise Gönen ilçesi bulunmaktadır. TCDD’ye bağlı olan Bandırma Limanı yoğun bir ticari demiryolu ulaşımına sahiptir. Anadolu’dan gelen ürünlerin yurtdışına ihraç edilmesinde önemli bir rol oynar. Aynı zamanda İstanbul ve Bandırma arasında her gün düzenli olarak feribot seferleri gerçekleştirilir.

Bandırma, hem Akdeniz hem de Karadeniz iklimlerinin etki alanı içindedir. Güneyinde bulunan tarım alanlarında mısır, yulaf, şeker pancarı ve bakla en çok yetiştirilen ürünlerdendir. Bölgede önemli bir ekosistem potansiyeli taşıyan Manyas Kuş Cenneti her yıl 3 milyona yakın kuş türünün uğrak yeridir. Fakat Manyas Gölü’nün etrafını çevirmiş olan tavukhanelerden çıkan atıkların ve göl çevresindeki tarım topraklarında kullanılan ilaçların sahada büyük oranda kirlenmeye neden olduğu saptanmaktadır.

M.Ö. 8,9.yy’da Kyzikos Kenti’nin limanı olarak kullanılan Bandırma’da ilk yerleşim yerleri Livatya ve Ağıldere arasındaki bölgeye konumlanmıştır. Kentin bugünkü merkezi liman olarak kullanılıyordu. Liman bölgesine camii, dükkan, hamam vb. yapıların yapılmasıyla yerleşim alanı buraya doğru saçaklanmıştır. Zamanla denizin doldurulmasıyla bugünkü halini alan liman; bölge 1.derecede deprem bölgesi olması sebebiyle yüksek riskli bir alanda konumlanıyor.

2021 verilerine göre 161.894 nüfusu olan Bandırma’da ekonomi hacminin %50’si sanayi, %20’si tarım, %30’u hizmet sektöründe çalışmaktadır. 1960’lı yıllarla birlikte Bandırma’da kimya sanayii gelişmeye başlamış, Etibank ve Bagfaş fabrikalar kurmuştur.

Dünyanın en önemli madenlerinden biri olan bor minerali de bölgede bulunan ve Eti Maden tarafından işlenmektedir. Kimya fabrika larının açılmasıyla beraber Marmara Denizi’ndeki kirlilik artmıştır. 1973 yılında yeni limanın hizmete girmesiyle de sanayi yatırımlarında artış gözlemlenmiştir.

Saha gezisinde yapılan gözlemler sonucunda, Bandırma Meydanı denizin kıyısında yer almasına rağmen, limanın kıyıda büyük bir alan kaplaması sebebiyle suyla çok az ilişki kurulabiliyor. Kıyıya yerleşen fabrikalar, atık tesisleri Marmara Denizi için ciddi bir kirlilik unsuru oluşturuyor.

ESKİZ MAKET

EPOKSİ ÇALIŞMALARI

Bu çalışmada yürüyüş sırasında alandan malzemeler topladık. Epoksileri incelediğimiz zaman hangi yürüyüş rotasında suya ulaşıp ulaşamadığımızı, sanayi atıklarını, yapılaşmanın devam edip etmediği, bölgenin bitki çeşitliliği, atıl durumu gibi bir çok faktörü görebiliyoruz. Örneğin suya ulaşabildiğimiz alanlarda deniz kabukları görürken, sanayinin yoğun olduğu yerlerde sanayi atıklarına, işçilerin sigara izmaritlerine, tershanenin olduğu yerlerde atık demir çelik vb. malzemelere, tarımın yoğun olduğu yerlerde daha çok bitki çeşitliliğine, yeni yapılaşmaların devam ettiği noktalarda inşaat malzemelerine rastladık.

SEMİNERLER

Ahmet Kıvanç Kutluca

“Kocaeli Üzerine Üst Ölçekli Bir Bakış”

Zuhal Kol & Carlos Zarco Sanz

“Framing the Context”