fbpx
2023 Güz Dönemi – Proje Sergisi

Programın omurgasını oluşturan Araştırma Tabanlı Tasarım Stüdyosu, geleneksel mimari stüdyo pratiklerinin sınırlarını aşarak, güncel kentsel sorunlara disiplinler arası bakış açısıyla yaklaşıyor.

2023 Güz Dönemi’nde “Araştırma Tabanlı Tasarım Stüdyosu”nda, katılımcılarımız bireysel ilgi alanı ve deneyimleri doğrultusunda belirledikleri proje ve araştırmaları, Sevince Bayrak ve Oral Göktaş yürütücülüğünde geliştirdi.

Stüdyo yürütücüleri Sevince Bayrak ve Oral Göktaş, 2023 Güz Döneminin ana temasını, bu yıl küratörlüğünü üstlendikleri Venedik Bienali’ndeki Türkiye Pavyonu ile ilişki kuran “Tamir Dükkanıkavramıyla tanımlıyor.

Dönem boyunca, stüdyo kapsamında yapılan çalışmaları destekleyecek tarihsel-kuramsal, ayrıca teknik yönteme ilişkin seminer dizileri, disiplinler arası nitelikte tartışma ve buluşma ortamı sağlayan Cumartesi Aurası konferansları, kolektif düşünme ve üretime yönelik çalışmalar gerçekleştirildi.

STÜDYO YÜRÜTÜCÜLERİ

SEVİNCE BAYRAK

ORAL GÖKTAŞ

Sevince Bayrak ve Oral Göktaş, 2005 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 2007 yılında SO?’yu kurdular.

2013 yılında MoMA/PS1 tarafından düzenlenen Genç Mimarlar Programı’nı kazandılar ve İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde “Göğe Bakma Durağı” adlı yerleştirmeyi hayata geçirdiler. 2015 yılında Royal Academy of Arts’ın davet ettiği yarışmayı kazandılar ve “Beklenmedik Tepe” projesi Londra’da inşaa edildi. Hemen ardından “Kayıp Bariyer” adlı işleri Roma’daki MAXXI’de sergilendi.

4. İstanbul Tasarım Bienali için geliştirdikleri “Yüzer Ev” projesi MAXXI ve Designmuseum Denmark’da sergilendi. Hem “Kayıp Bariyer” hem de “Yüzer Ev” eserleri, kalıcı koleksiyonları için MAXXI tarafından satın alındı. Çalışmaları uluslararası düzeyde yayımlandı, birçok ödül kazandı ve Mies ve Aga Khan Ödülleri’ne aday gösterildi. 2019 yılında Architectural Review Emerging Architecture Award’un finalistleri arasına girdiler.

2023 yılında İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın açık çağrısını kazanarak, Venedik Bienali’ndeki Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü üstlendiler.

Tamir Dükkanı

Tamir, mimar ve ömür sözcükleri, canlandırmak anlamını taşıyan aynı kökten gelir. Binalar da tıpkı makineler gibi canlı kalabilmek için düzenli olarak bakıma ve tamire ihtiyaç duyar. Tamir etmek, yüzeysel bir çekidüzen yerine mühendislik, tasarım ve zanaatı içeren topyekûn bir bakımı ve canlandırmayı gerektirir.

Bir yanda ekonomik, ekolojik ve sosyal krizler, diğer yanda gelişen malzeme ve inşaat teknolojileri, ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara verilecek yanıtları çeşitlendiriyor.

–  Mimarlık, kendi uygulama alanında yaşadığı sıkışmadan, bu çeşitlilik sayesinde çıkabilir mi?
–  Yeni ihtiyaçlar ve olasılıklar, mimarlık üretiminin de çoğalıp çeşitlenmesine yol açacak mı?

Güz 2023 Dönemi Sertifika Programı kapsamında AURA’da bu dönem Tamir Dükkânı başlıklı stüdyoda bu sorular tartışıldı.

Program Katılımcıları Tamir Dükkanı kavramını beş alt başlıkta inceledi:
  • Yapı Kabuğu Tamiri
  • Yapısal Tamir
  • Alt Yapısal Tamir
  • Peyzaj Tamiri
  • Gezegensel Tamir

YAPI KABUĞU TAMİRİ

Batuhan Bilir, Dila Karaş, Eylül Nur Dinç, Özge Özgerçek

Çalışma kapsamında, yapı kabuğunun tanımı, tarihsel ve evrimsel süreci ve tamir yöntemleri araştırılmaktadır. Araştırma, insan derisi metaforuyla şekillenmiş olup insan derisinin katmanları ve tamir yöntemleri, yapı kabuğunun katmanları ve tamir yöntemiyle ilişkilendirilmiştir. Spesifik yapı kabuğu örnekleri, katmanlarıyla birlikte tanımlanmış ve bu katmanların tamir yöntemleri “tamir kılavuzları” olarak ifade edilmiştir.

Araştırma sürecinde yapılan çıkarımlarla birlikte sağır cephelere odaklanılmıştır. Ölü deri gibi görülen sağır cephelerin nasıl oluştuğu, kent içindeki durumları, potansiyelleri ve problemleri araştırılmakta ve sonuç olarak kent içindeki sağır cephelerin potansiyel durumlarına göre adapte olabilecek bir sistem önerisi sunulmaktadır.

YAPISAL TAMİR

S. Beyza Çiftçi, Didenaz Gündoğdu, Ece Özkan, Onur Kaya

Temel, çerçeve, kiriş, kolon, çatı, taşıyıcı duvar gibi temel yapı elemanlarında yapılan onarımlar yapısal onarım olarak kabul edilir. Yapısal onarımlar genellikle hasar belirtileri göstermeye başlayan veya modern güvenlik ve yasa standartlarını tam olarak karşılamayan eski yapılarda yapılır. Yapısal onarımlar, yıkım ve yeniden inşaya göre uygun maliyetli, düşük etkili ve çevreye duyarlı bir alternatif sunar ve binaları korumak ve korumak için gereklidir.
Çalışmada 4 farklı yapısal sistem kategorisi üzerinden inceleme yapılmış; Yığma, Ahşap, Betonarme ve Çelik Yapılarda Tamir başlıkları çerçevesinde geliştirilmiştir. Söz konusu yapısal sistemlerin her biri üzerinden yapısal tamirin çeşitleri incelenmiş ve uygulanma süreçleri “Tamir Kartları” formatında hazırlanan el kartları ile temsil edilmiştir.

Proje önerisi olarak İstanbul ilinin Beyoğlu ilçesi kısmen ele alınarak bitişik nizam yapı dizgesinde yıkım sonrası oluşan yapı boşluğunda yer alan taşıyıcı destek elemanları irdelenmiştir. Yapılan alan gezisi sonrası iki bina arası geçici taşıyıcı destek sistemlerinin modüler olmaması ve yerinde tekil çözümler olması eleştirilmiş ve geliştirilmesi planlanan önemli bir girdi olduğu anlaşılmıştır. Proje sürecinin devamında bu tipolojiye sahip alanların değerinin yüksek olması, kent içine getirdiği tekinsizlik halinin bulunması gibi faktörler de incelenerek çeşitli durumlar için spekülatif senaryoların üretilmesi hedeflenmektedir.

ALTYAPISAL TAMİR

Ayşegül Yüksel, Aylin Yıldırım, Merve Nur Yılmaz, Selin Ünlü

Bu çalışma, altyapıların tanımı, tarihsel ve evrimsel süreci, mimarlıkla ilişkisi, tasarım pratikleri üzerindeki etkisi, kendisine mekân edinmesinin sorgulanması ve örnekler üzerinden incelenmesi gibi birçok konu başlığına odaklanmaktadır. Altyapıların görünür ve görünmez olma hallerini, bu durumun tamir durumlarına etkisini ve tamir alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak, altyapıların sahip olduğu karmaşık durumları, birbirleriyle ilişkilerini ve bu ilişkilerin çeşitli etkilerini irdelemektedir.

Bunu yaparken ele alınan altyapı sistemlerinin varoluşunu sorgulamakta ve mevcut durumuna birçok eleştiri getirmektedir. Tüm bulgular ışığında, altyapı tanımına yeni bir önerme olarak “ağ yapısal” tanımını yapmakta ve bu yeni kavramı açıklamaktadır. Araştırma süreciyle yapılan çıkarımlarla birlikte, atölyenin devamında geliştirilecek bir proje önermektedir.

PEYZAJ (?) TAMİRİ

Pelin Bilir, İsa Ünlü, Selen İlhan, Şevval Akkuzu

Peyzaj(?)’ın tamiri dilimize peyzaj olarak geçen “landscape” kavramının kapsayıcılığının irdelenmesi ile başlar ve peyzajın bir döngü halinde olduğunu kabul eder. Barbara Bender’a (2002) göre peyzaj, bir kayıt değil kayıt altında olma halidir. Bununla birlikte, Peyzaj(?) sadece dünyanın yüzeyinden ibaret değil; içerisinde zaman, aktör ve araçları da barındıran bütünleşik bir olgudur. Bu ele alışla, peyzaj, etimolojik tanımlamaların yönlendirdiğinin aksine nesneler ve gözlemlenebilen şeyler kümelerinden ibaret değil, öznelerdir.

Bu olgu dünyadan farklı örneklerle incelendiğinde, tamire konu olabilecek ve daha önce tamir döngüsü tamamlanmış örnek vakalar incelenmiştir. Bu örnekler bir olay yeri inceleme metoduyla ele alınmış ve şematize edilmiştir. Şematize edilen örneklerden farklılaşan, döngüsü yarım kalan, tamamlanmamış alanların izi sürülmüştür. Metropol kentlerde inşa etme çılgınlığı ile döngüsü yarım kalan örnekler belirlenmiş ve bu atıl kalma durumunun kent içerisinde bir örüntü olduğu saptanmıştır. Bu örüntüler arasından çokça çeşitlilik barındıran bir örnek seçilip, kapsayıcı bir öneri geliştirmek üzere mercek altına alınacaktır.

GEZEGENSEL TAMİR

Ayşegül Kaya, Rengin E. Doğan, Z. İpek Günay, Ekin S. Yalmanlı

Bu çalışma, Son İnsan Çağı (Antroposen) içinde gerçekleşen gezegensel sorunlara insan kaynaklı fakat etkileri insandan öte bir anlayışla odaklanırken, zaten gerçekleştirilmiş veya önerilmiş tamir önerilerini inceleyerek, gelecekteki sorun- tamir ağlarına ilişkin spekülasyonlarda bulunuyor.

Antroposenin bu kadar yıkıcı bir hal almasında Endüstri Devrimi’nden itibaren sermayenin her alanda kurguladığı sömürge ilişkileri olduğunu ve Neoliberal dünyanın bunu pekiştirdiğini biliyoruz. İnsan-Doğa ayrımının net bir şekilde kapitalist dönemde yapılmasıyla doğanın değiştirilmesi gereken bir yaban olduğu ve insani gelişmenin ise doğanın ne kadar tahrip edildiğiyle ölçülmesi kanısı gelişti.Kırsal alanların kaynak, ve kentlerin yalnızca tüketen konumda olmasıysa kırlardaki arazilerin gözden çıkarılmasına sebep oldu.

Büyük kent merkezleri, gezegenin her yaşamsal eşiğini aşmak için uğraşan insanlarla doluyken kır buna yeterli cevabı verememeye başladı. Tüm bu ikilikler ise iklim kriziyle bizi baş başa bıraktı.

Çalışmanın çerçevesini Stockholm Üniversitesi ve araştırmacıları tarafından geliştirilmiş, “Gezegensel 9 Eşik” kavramı oluşturuyor. Dünyanın her bir yanından toprak-su-hava-uzay kirliliği ve bozulmalarına yönelik hikayelerin derlendiği çalışma, insan ve sermaye eliyle gerçekleşen tamirlerin de yeni sorunlara yol açtığını veya zaten gezegensel çözüme odaklı yaklaşılmadığını söylüyor. Bu onarım önerileriyle Gezegensel Tamir’in bu sistem içinde çok da mümkün olmadığı kanısına varırken yalnızca sorun ve tamirlerden oluşan yumağın karmaşıklaşmasına giden yol inceleniyor. İnsan eylemlerinin gezegenin sınırlarını ne kadar zorladığına odaklanılıyor.

FİNAL PROJE SUNUMLARI

AURA İstanbul Güz’23 Dönemi Proje Sunumları tamamlandı!

“Tamir Dükkânı” başlıklı stüdyoda, yürütücülerimiz Sevince Bayrak ve Oral Göktaş danışmanlığında üretilen çalışmalara, AURA İstanbul’un kurucu üyeleri Kurtul Erkmen ve Sinan İzgi, Bahar’24 dönemi yürütücülerimiz Ufuk Doğrusöz ve Hande Tombaz ile Tansel Korkmaz yorumlarıyla katkıda bulundu.