Yasemen Cemre Gürbüz
Çeşmeler, Tepeler, Gölgeler
İstanbul, geçmişten bugüne, mimarlar ve şehir plancıları başta olmak üzere, pek çok aktörün yeniden tasarlama, onarma, inşa etme ve yıkma pratiklerine ev sahipliği yapmıştır. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren yaşanan plansız ve kar odaklı kentsel gelişim bu süreci daha da hızlandırmıştır. Günümüzde ise bir yandan geçmişte yapılan hataları tekrarlayan hızlı inşa süreci devam ederken bir yandan da alternatif tasarım yöntemleri üzerine çalışmalar yapılmaktadır.
Çeşmeler, Tepeler ve Gölgeler kitapçığı, mevcut mekansal tasarım süreçlerinin durmaksızın ve hızla ilerleyişine karşı, yürüyen, melankolik ve şiirsel bir tasarımcı modeli önermektedir. Binkert’e göre melankoli, durmak ve ilerlemek arasında bir arabulucu olarak yaşamı korur (Binkert, 1999). Geçip gidenin, yok olanın kısacası ölümün yasını tutmak, yaratıcı süreçlerin elzem bir parçasıdır. Bu süreç yaşanmadan yola hızla devam etmek durumu, tasarımları birbirine benzer ve kısır bir yapıda hapsedecektir. Bu fikirden hareketle üretilen kitapçık, İstanbul’un vadilerinden tepelerine, tepelerinden vadilerine çeşme bulma umuduyla yürümüş genç bir tasarımcının hüzünlü anlatısını içerir.