Zeynep Esin Temtek
Beyoğlu Labirenti: Yangın Merdivenleri
Kent mekânı yalnızca fiziksel yapılarla değil, toplumsal ilişkiler ve tarihsel süreçlerle de şekillenir. Bu yapılar arasında zamanla görünmezleşen, işlevsel ama göz ardı edilen unsurlar da vardır. Yangın merdivenleri, bu “görünmeyen” mimari ögelerden biridir. Bu proje, İstanbul Beyoğlu’ndaki yangın merdivenlerini Michel Foucault’nun heterotopya kavramı çerçevesinde ele alarak, onları yalnızca güvenlik amaçlı değil, alternatif zaman, deneyim ve üretkenlik alanları olarak yeniden düşünmeyi hedeflemektedir.
Foucault’nun heterotopya kavramı, gündelik yaşamın dışında ama onunla iç içe geçmiş karşı-mekânları tanımlar. Yangın merdivenleri, kamusal ile özel arasında kalan, hem içeride hem dışarıda olan bu eşik mekânlar olarak değerlendirilebilir. Victor Turner’ın liminalite kavramı da bu yapıları, dönüşüm ve geçişin yaşandığı sembolik alanlar olarak anlamlandırır.
Yangın merdivenleri 19. yüzyıldan itibaren özellikle yangın riskine karşı çözüm olarak binalara eklenmiş yapılardır. Zamanla estetikten uzaklaştıkları için mimari kültürde geri planda kalmışlardır. Ancak sinema ve edebiyatta “kaçış”, “gözlem” ve “karşılaşma” alanları olarak işlenmişlerdir. Günümüzde çoğu atıl durumdadır, bu da onları potansiyel alternatif üretim ve sosyalleşme alanlarına dönüştürebilir.
Beyoğlu’nun çok katmanlı, çok kültürlü yapısı yangın merdivenlerine özgün anlamlar kazandırır. Bu merdivenler, yapılar arası geçiş sağlayan dikey bağlantılar, sessiz boşluklar ve bireyler için kaçış alanları olarak işlev görebilir.