Frank Lloyd Wrıght’ın Mimarlık Laboratuvarını Bilgisayarınızdan Keşfetmek Artık Mümkün!
Mimarlık meraklıları için Frank Lloyd Wright’ın mimarlık laboratuvarı adeta ziyaret edilmesi gereken kutsal bir mekan. Arizona Çölü’nde 250 hektar araziye yayılan Taliesin West, usta mimarın devrimsel organik mimarlık felsefesini geliştirdiği ve bu tarzının denemelerinin birçoğunu tasarladığı yer. Wright’ın bu kış evinde yaptığı mimarlık deneylerinden en meşhur olanları New York Guggenheim Müzesi ve Amerika’nın birçok bölgesinde yapmış olduğu Usonian Evleri.
Çöldeki bu ilham verici kampüsün herkes için ulaşılabilir olmadığının farkında olan Frank Lloyd Wright Vakfı, yeni bir çevrim içi 3D portal geliştirdi. İsveçli coğrafi araştırma şirketi Leica Geosystem ile birlikte geliştirilen Frank Lloyd Wright 3D Laboratory, ölçeği bakımından en iddialı online mimari tur.
Leica’nın saniyede 360.000 nokta taramayı sağlayan son araştırma teknolojilerini kullanarak, uzmanlar bir hafta boyunca Taliesin West’in her köşesini, objelerden kaktüslere kadar taradı. Deneyimin görsel gerçekliğini en üst noktaya taşımak için;taranan mekan bilgileri, gelişmiş 3D kamera ile çekilen görseller ile birleştirildi.
Bu iddialı arttırılmış gerçeklik projesi öncelikle vakfın koruma çalışmalarına önemli katkı sağladı. Wright fikirlerini çoğunlukla kasap kağıdına eskiz yapıp öğrencilerine inşa etmesini söyleyen bir tasarımcıydı. BU nedenle Batı Taliesin’e ait kesin plan çizimleri yoktu. Vakfın Koruma Başkanı Fred Prozillo ‘Batı Taliesin son derece kompleks bir bina. Her şey el yapımı, her şey buraya özel ayarlanmış, binaya dair her şey doğası ile birlikte tasarlanmış.‘ sözleri ile binanın inceliklerini ve koruma zorluklarını dile getiriyor. Bu çalışma süresince toplanan dijital modeller ve kesin ölçüler sayesinde binanın koruma programı için önemli bir altyapı elde edildiğini dile getiriyor.
Vakfın CEO’su Stuart Graff 3D Lab’in koruma ve arşivlemeye olan büyük katkısının yanında laboratuvarı ziyaret imkanı olmayan kişiler için bu uygulamanın öneminin altını çiziyor. Taliesin West’in teraslı kurgusunun özellikle engelli ziyaretçiler için zorlu bir fiziksel deneyim olduğunu açıklayan Graff, binayı ziyaret edemeyen ya da dolaşım engeli olan kişilerin VR teknolojisi ile Wright’ın mekanlarını deneyimleme fırsatına sahip olduğunu dile getiriyor. Graff aynı yöntemle Wright’ın Wiscosin’de bulunan Taliesin Evi’ni de taramayı planladıklarını söylüyor.
Kaynak: Frank Lloyd Wright Foundation
Kaynak: Frank Lloyd Wright Foundation
Graff, Wright’ın bir binayı tasarlarken, bölgenin ekolojik durumunu merkeze alan tasarım prensiplerinin mümkün mertebede çok kişiye ulaştırılması gerektiğinin günümüzde öneminin arttığının altını çiziyor. “Wright binaların mimarı olmaktan öte, fikirlerin mimarıydı. Sürdürülebilirlik ve iklim ile ilgili gerçekliklerle yüzleştiğimiz bugünlerde Wright’ın tasarım prensiplerine daha yakından bakmanın zamanı geldi.” diyen Graff, Batı Taliesin’de yerel çöl kayaları ile inşa edilen duvarların ekolojik olarak bilinçli ve çevresi ile uyumlu binalar üretme prensibine önemli bir model oluşturduğunu belirtiyor.
Yeşil mimarlığın babası olarak görülen Wright’ın temel arzusu modern kullanıcının ihtiyaçlarına cevap veren, doğası ile uyum içerisinde binalar tasarlamaktı. Yerel malzemenin kullanıldığı, iç mekana maksimum güneş ışığı almayı mümkün kılan çatı tasarımları, mekanları mekanik havalandırma ve soğutmaya gerek kalmayacak şekilde açıklık ve üst örtülerini biçimlendirerek maksimum konfor ve minimum enerji sarfiyatına odaklanan tasarımları ile dikkat çekiyordu. Batı Taliesin’in serin koridorlarında Arizona Çölü’nü gördüğünüz manzara ile inanılmaz bir deneyime dönüşmesi gibi.
Graff’e göre Wright şu an yaşıyor olsaydı tüm dijital ve teknolojik gelişmelerin kullanılmasını desteklerdi. Denemek ve yenilik Frank Lloyd Wright’ın 70 yıllık kariyerinin merkezindeydi. Geleceğe ve biz tasarımcılara büyük bir yatırım yapmış olan vakfın sitesinden bu laboratuvarı 3 boyutlu deneyimlemek için bağlantıyı takip etmeniz yeterli.
Bizlere yepyeni bir deneyimin kapısını açan bu haber ile birlikte, hayatı ve işleri ile çağdaş mimarlığın biçimlenmesinde önemli bir yeri olan Frank Lloyd Wright’ın hayatı ve işlerine daha yakından bakmak istedik.
GENÇLİK YILLARI VE EĞİTİM HAYATI
Kaynak: Frank Lloyd Wright Foundation
Frank Lloyd Wright 8 Haziran 1867’de Richland Center, Wisconsin’de, vaiz ve müzisyen bir baba (William Carey Wright) ve öğretmen bir annenin (Anna Lloyd Wright) çocuğu olarak dünyaya geldi. Wright’ın ailesi annesinin yetiştiği Madison, Wisconsin’e yerleşene kadar Rhode Island, Massachusetts ve Iowa gibi pek çok yere taşındı.
1885’te Wright Madison’da liseden mezun oldu. Anne babası boşandı ve babasından bir daha hiç haber almadı. Ailesine maddi destek sağlayabilmek için 18 yaşında University of Wisconsin’de inşaat mühendisliği bölümünde okurken, aynı zamanda mühendislik fakültesi dekanlığında işe girdi. Fakat Frank Lloyd Wright mimar olmak istediğinden emindi. 1887 yılında okulu bıraktı ve emsalsiz binaların tasarlanıp inşa edildiği Şikago’ya taşınmaya karar verdi.
ERKEN ÇALIŞMA YILLARI VE ŞİKAGO
Wright 1887 yılının başlarında Madison’dan ayrıldı ve J.L.Silsbee ile çalışmaya başladı. Bu dönemde ağrılıklı olarak mimari detaylar üzerine çalıştı. Harika eskizleri ile bilinen J.L.Silsbee, Wright’ı çizgisel bir tarz ve ifade biçimi oluşturmak konusunda önemli anlamda etkiledi .Daha sonra meşhur mimarlık ofisi Dankmar Adler & Louis Sullivan ofisinde çalışmaya başladı. 1889 yılında gökdelenlerin babası olarak anılan Louis Sullivan’ın baş asistanı olmayı başardı. 1893’te kendi mimari ofisini açıncaya kadar Sullivan ile çalışmaya devam etti. Süslü Avrupai akımları reddeden ve ‘Biçim fonksiyonu takip eder’ (Form follows function) sözü ile bilinen Sullivan’ın Wright’ın mimari tarzının biçimlenmesinde önemli etkisi oldu. Wright, Sullivan’ın kendine has eksiksiz bir Amerikan mimari stili yaratmakla ilgili hayalini devraldı.
Görsel: Louis Sullivan 1890, Frank Lloyd Wright in 1887
Kaynak: [Ryerson & Burnham Kütüphanesi/“Frank Lloyd Wright: Bir Biyografi Kitabı”]
1889 yılında Sullivan’ın asistanı olmakla beraber Wright’ın hayatında meydana gelen bir diğer gelişme de 19 yaşındaki Catherine Tobin ile evliliği oldu. 6 çocuk sahibi olduğu bu evliliği süresince yaşadığı Oak Park, Şikago’da bulunan evi (Frank Lloyd Wright Evi ve Stüdyosu) ilk mimari şaheseri olarak kabul edildi. Kendi evini tasarlamanın heyecanı ile dolu olan Wright, gerekli parayı temin edebilmek için Sullivan’la beş senelik bir sözleşme imzaladı. Oak Park Şikago’da kendisine ağaçlıklı bir arazi satın alan Wright, mütevazı evinin tasarımında geometrik şekiller ve hacimlerle ilgili dehasının ipuçlarını veren bir tasarım yaptı.
Kaynak: Chicago Architecture Center
PRAIRIE TARZI
Frank Lloyd Wright 1893 yılında Sullivan’dan ayrılıp, Şikago’nun yarı kırsal bir bölgesi olan Oak Park’ta kendi ofisini kurdu. Aynı yıl River Forest’ta tasarladığı Winslow Evi ilk bağımsız işi oldu. Bu yapı, yatay vurguları ve açık iç mekanları ile Wright’ın Prairie Tarzı olarak anılacak devrimsel stilinin izlerini taşıyan ilk işi oldu. 20.y.y’ın ilk on yılı boyunca Wright ve stüdyosu yerel mimarlığa öncülük etti. Yaptıkları işler diğer tasarımcıların da ilgisini çekerek Sullivan’ın hayali olan ilk Amerikan mimari stili olarak, Prairie Style (Kırsal Tarz)’ın öncüsü olmayı başardı. Avrupa stillerinin etkisinden kurtulup demokratik Amerikan yaşayışını temsil eden organik bir mimarlık tarzı oluşturdu.
The William Winslow House, Wright’ın ilk bağımsız işi. Kaynak: Chicago Patterns
Daha sonraki yıllarda Wright, Prairie Tarzı örneği olan birçok ev ve kamusal bina tasarladı. Tek katlı, eğimli çatıları, geniş pencereleri ile yatay vurgusu öne çıkan, yerel malzemenin kullanıldığı bu yapılarda, ahşabı ham hali ile kullanarak malzemenin doğal güzelliğini vurguladı. Wright’ın öncüsü olduğu ve yerelliğin altını çizen bu tarz, tam olarak Amerikan mimarlığını ifade eden ilk çalışmalar olarak kabul gördü. ‘Kapalı bir kutunun ayırıcı yapısı ve geometrisi ortadan kaldırılabilir. Bir evin sakinlerinin binanın çevresi ile daha yakın bir ilişkisi kurması, yapılan binayı doğasından ve dış dünyadan bütünüyle soyutlamamak mümkün. Bunun yolu peyzaj ve binanın bir bütün olarak tasarlanması ile iç ve dış arasında bir diyalog kurmaktır.’ diyen Wright tasarımlarında iç duvarlar ve bölücüleri en aza indirerek açık mekan ve ortak yaşamı vurguladı.
Wright 1900-1910 yılları arasında 50’den fazla Priarie tarzda ev tasarladı ve inşa etti. Organik mimarlık olarak tanımladığı tarzının mekan, biçim ve malzeme sözlüğünü bu eserleri ile oluşturdu. Çağının geleneksel ev tasarımı ve yaşantısında önemli bir değişikliğe yol açtı. Binaların doğal çevresi ile kurduğu ilişki ve akışkan iç mekanların teklik duygusu Wright’ın kariyerinin ilk yıllarında biçimlenen ama tüm kariyerine yayılan bir mekan felsefesine dönüştü. Wright’ın bu dönemde yapmış olduğu en çok ses getiren projeleri şu şekilde sıralanabilir. Darwin D. Martin Evi Buffalo, A.B.D. (1903), Avery Coonley Evi Illinois, A.B.D. (1907), Frederick C. Robie Evi Şikago, A.B.D. (1908), Larkin Şirketi Yönetim Binası Buffalo, A.B.D. (1903), Unity Temple (Birlik Tapınağı), Oak Park (1905).
Frederick C. Robie Evi, Şikago (A.B.D.), 1909. Kaynak: Chicago Patterns
Frederick C. Robie Evi, Şikago (A.B.D.), 1909
Unity Temple, Oak Park, Illinois (A.B.D.), 1904. Kaynak: AIA Chicago
Unity Temple, Oak Park, Illinois (A.B.D.), 1904. Kaynak: New Orleans Public Radio
AVRUPA YILLARI
Bu sürede tasarım heyecanı ile hızla mimari üretimine devam eden Wright, aynı zamanda ders ve konferanslar vermeye başladı. Meşhur konuşması The Art and Craft of the Machine (Makinanın Sanat ve Zanaatı), 1901 yılında basılı olarak yayımlandı. 1894 ve 1902 yılları arasında işleri yerel sergilerde sergilendi. Sullivan’ın yanından ayrıldığından beri Priaire Tarzı’nda tasarım yapan Wright, tasarımcı olarak yorgun hissetmeye başladı. Evliliğinden de memnun olmayan Wright kendisini duygusal olarak da iyi hissetmiyordu. 1909 yılında ailesini terk ederek, bir süredir birlikte olduğu Oak House’ta Edwen Cheney Evi’ni tasarlamış olduğu iş verenin eşi Mamah Borthwick Cheney ile beraber Avrupa’ya gitti. Mamah ile iki sene Avrupa’da yaşayan Wright, bu sürede işlerini kapsayan iki yayım üzerinde çalıştı.
1911 yılında Ernst Wasmuth, Ausgeführte Bauten und Entwürfe von Frank Lloyd Wright adı ile çizimleri ve tasarımlarını ve Ausgeführte Bauten adı ile işlerinin fotoğraflarını iki portfolyo olarak yayımladı. Bu çalışmalarının Wright’ın uluslararası camiada tanınması ve kabul görmesinde önemli bir etkisi oldu.
Kaynak: Amazon.com
Kaynak: Frank Lloyd Wright Trust
Kaynak: Artfix Daily
Aynı yıl Amerika’ya dönen Wright ve Mamah, Şikago sosyal çevresinde hoş karşılanmadı. Annesini Spring Green yakınlarında bir arazi almaya ikna eden Wright, Mamah ve kendisi için bir ev tasarlamaya başladı. 1911 yılında inşası başlayan bu eve Taliesin Evi ve Stüdyosu adını verdi.
Kaynak: Frank Lloyd Wright Foundation
Bir süre Wright’ın Mamah ile ilişkisinin sosyal çevrelerdeki etkisi, Wright’ın kariyerini olumsuz anlamda etkilemeye devam etti. Fakat Wright Avery Coonleys gibi birkaç nüfuzlu iş veren bularak çalışmalarına yeniden hız kazandırdı. 1912 yılında ilk gökdelenini tasarladı fakat inşa edilemedi. 1913 yılında tasarladığı Midway Bahçeleri, Şikago, A.B.D. ve 1916 yılında Imperial Hotel Tokyo, Japonya projeleri ile tekrar takdir kazandı. Kariyeri yeniden yükselişe geçti. Midway Bahçeleri, açık hava yeme içme alanları, restoranlar ve kulüplerden oluşan kompleks bir sosyalleşme mekanıydı. İşi ile ulaştığı başarı kısa süre sonra bir trajedi ile gölgelendi. Taliesin’e kendisini ziyarete gelen Mamah, iki çocuğu ve dört kişi daha bir ev çalışanı tarafından ateşe verilerek öldürüldü.
Kaynak: Frank Lloyd Wright Trust
JAPONYA YILLARI VE IMPERIAL HOTEL
Yaşadığı kayıptan sonra duygusal olarak perişan olan Wright,kendini teselli etmenin yolunu yeniden çalışmakta buldu. İlk iş olarak Mamah’ın anısına Taliesin’i yeniden inşa etti.Evini yeniden inşa ederken tanıştığı heykeltıraş Miriam Noel ile birlikte olmaya başladı. Taliesin’i tamamladıktan sonra Tokyo Imperial Hotel’in yeniden tasarlanması işini kabul ederek uzun bir süre Taliesin’den ayrıldı.
Özel hayatı hala tartışılıyor olsa da Wright, 1916 yılında Imperial Hotel, Tokyo projesinin tasarımcısı olarak seçildi. Wright ve Noel projenin tasarımı ve inşası için birlikte Tokyo’ya gidip burada beş sene geçirdiler. 1922’de Otel’in tamamlanması ile Amerika’ya döndüler. 1923 yılında Büyük Kanto Depremi Japonya’da trajik bir felakete yol açtı. Wright’ın binası, devrim niteliğinde görülen yüzen konsol sistemli taşıyıcıları sayesinde Tokyo’da ayakta kalan ender büyük yapılardan bir tanesi oldu.
Amerika’ya döndükten sonra Wright Los Angeles’ta Hollyhock Evi (1922)’nin de dahil olduğu pek çok Kaliforniya evi ve binası tasarladığı yeni ofisini kurdu. 1922 yılında ayrıca ilk eşi Kitty boşanmayı kabul etti. 1923 yılında Wright, Miriam ile Spring Green Wisconsin’de evlendi. Fakat özel hayatındaki karmaşa hiç bitmeyen Wright, altı ay sonra Miriam’ın morfin bağımlılığı yüzünden kendisinden ayrıldı. Petrograd Balesi’nde tanıştığı Olga Lazovich Hinzenberg (Olgivanna) ile birlikte olmaya başladı. 1926 yılında trajedi tekrar Taliesin’de meydana gelen bir yangınla Wrgiht’ın peşinden geldi. Wright yeniden Taliesin III adı ile evini tasarladı ve inşa etti. Aynı yıl Mann Act ( Beyaz Köle Trafiği Yasası )’ını ihlal ettiği gerekçesi ile tutuklandı. Ve kötü şöhreti mimarlığındaki başarısının önüne geçmeye başladı.
TALIESIN VAKFI
Hayatındaki çalkantıların şöhretine olan kötü etkisinin yanında, Amerika’yı ve dünyayı derinden etkileyen Büyük Buhran’ın mimari çevre ve inşaat sektörünü önemli anlamda olumsuz etkilemesi ile birlikte Wright kendisini daha çok yazmaya ve öğretmeye verdi. Wright’ı ehlileştiren kişi olarak anılan Olgivanna’nın da kendisini yazmaya cesaretlendirmesi ile birlikte Wright 1928 yılında Le Corbusier’in Vers une architecture eserinin üzerine yazılan ilk İngilizce inceleme olan kitabını yayımladı. 1932 yılında ise An Autobiography adı ile kendi otobiyografisinin ve The Disappearing City (Yok Olan Şehir) isimli kitabının basımı gerçekleşti.
1932 yılında Wright ve Olgivanna Taliesin’de Taliesin Derneği (Taliesin Fellowship) adı ile bir mimarlık okulu kurdular. Program sadece mimarlık ve yapı eğitimine odaklanmanın yerine tarımdan, bahçıvanlığa, müzik ve dans eğitimine kadar bütün bir çıraklık ve eğitim ortamı kurmayı hedefledi. Hiçbir zaman Amerikan Mimarlar Enstitüsü’ne katılmamış olan Wright, bu dernek ile klasik mimarlık eğitimi ve formasyonuna alternatif bir eğitim biçimi uygulamayı hedefledi. Okul kısa bir sürede içlerinde Edgar Tafel ve William Wesley Peters gibi Wright ‘ın önemli takipçilerini bulunduran bir grup öğrencinin dikkatini çekti.
Kaynak: Pedro Guerrero
Günümüzde halen School of Architecture at Taliesin (Talisein Mimarlık Okulu) adıyla varlığını sürdüren okul, Wright’ın daha büyük bir kitleye adını ve mimarlığını duyurmasını sağladı. Okulu kurulduğu yıllarda yalnızca bir kaç mimari projeye devam eden Wright, Büyük Buhran sonrasında ekonominin düzelmeye başlaması, yazar ve eğitmen yanının mimari şöhretine katkıları ile birlikte 1935 yılında E.J. Kaufman ile başyapıtı olarak görülen Fallingwater House (Şelale Evi) için anlaştı.
ŞELALE EVİ
Varlıklı öğrencilerinden birinin babası olan Edgar J. Kaufmann, Wright’a Bear Run, Filedelfiya’da bir hafta sonu evi tasarlamasını istedi. Evin yapılacağı araziyi gören Wright üç ay boyunca proje için hiçbir çizim yapmadı. Kaufmann’dan üç ay sonra gelen ve planların nasıl gittiğini görmek istediğini söylediği bir telefonla birlikte iki saat içinde plan tasarımını büyük ölçüde kağıda aktarmış ve altına’’Fallingwater’’ yazmıştı. Kaufmann gördüklerini beğendi ve Wright’ın baş yapıtının ilk adımı böylece atıldı.
Kaynak: Visit Pittsburg
Wright Pensilvanya ormanları içerisinde bir şelalenin üzerinde yer alan bu projesini; arazideki kayalara sabitlediği cesur bir konsol sistem kullanarak tasarladı. Ev doğanın içinde uçan modern betonarme teraslardan oluşuyordu. Şelale Evi Wright’ı en büyük başarısına ulaştıran işi oldu. Ocak 1938’de Time dergisinin kapağında yer alması ile birlikte mimari şöhreti ve olumlu haberleri tekrar ülkeye yayılmaya başladı.
Bu dönemde Wright Usonian diye adlandırılan 1950’lerin çiftlik evlerinin öncüsü olan düşük bütçeli evler tasarlamaya başladı. Bu evler küçük arazilere inşa edilen, tek katlı, düz çatılı, güneş enerjisi ile ısınan, garajlı, anonim, ihtiyaca yönelik tasarımlardı.
GUGGENHEIM MÜZESİ
Bu başarısından sonra Wright’a dünyanın pek çok yerinden, farklı içerik ve konseptlerde tasarım işi geldi. Bunlardan en önemli ikisi; San Fransisco’da yer alan Marin County Hükümet Binası ve New York Guggenheim Müzesi oldu. 1943 yılında çağdaş sanat koleksiyonu için New York’ ta bir müze kurmaya karar verilip Wright bunun için görevlendirildikten 13 yıl sonra 1956 yılında müzenin inşaatı başladı.
Wright’ın en önemli işlerinden bir olarak kabul gören müze yapısının tasarımında Wright, klasik bir müze düzeni ve kat planı anlayışını reddederek ziyaretçilerin takip edeceği tek ve kesintisiz bir rampa ile dolaşımı ve müze mekanını organize etmeyi tercih etti. Bu proje için on yıldan fazla çalışan Wright tamamlanmasını göremedi. Projenin açılışı 1959 yılında Wright’ın ölümünden sonra gerçekleşebildi.
Kaynak: The Guggenheim Museum
Kaynak: Tripsavvy
SON YILLARI
Wright’ın hayatının son yirmi yılı mimari anlamda en çok çalıştığı ve göz önünde olduğu yıllar oldu. Medyadaki görünürlüğü eskisine oranla çok arttı. Verdiği röportajlar ve katıldığı programların bir kısmına internetten ulaşmak hala mümkün.
1949 yılında Amerikan Mimarlar Enstitüsü (American Institute of Architects) tarafından verilen en yüksek ödül olan Altın Madalya’ya layık görüldü. İki kitap daha yazdı. 1954 yılında yayımlanan The Natural House (Doğal Ev) ve Living City (Yaşayan Şehir) kitaplarından sonra Yale Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü tarafından fahri doktora unvanı verildi.
1957 yılında son işi olan Marin County Hükümet Binası üzerine çalışmaya başladı. Aynı zamanda Guggenheim Müzesi inşaatı ile yakından ilgileniyordu. Wright’ın 1000’den fazla binanın tasarımını sığdırmayı başardığı çalkantılı hayatı 9 Nisan 1959’da 92 yaşına basmasına günler kala sona erdi.
Başlık Görsel Kaynağı: Quartzy