AURA İstanbul Güz 2021 Dönemi Isınma Atölyesi Çalışmalarını Tamamladı!
Güz’21 Stüdyosu ısınma atölyesi çalışmalarını tamamladı!
Yürütücülerimiz; Zuhal Kol, Carlos Zarco Sanz, Tuna Han Koç, Zeynep Altınbaşlı ve katılımcılarımız ile dönem boyunca “Metabolik Keşifler / Metabolic Discoveries” temasının tartışılacağı stüdyoda, bireysel çalışmalar öncesinde “metabolizma” kavramını ele almak üzere grup çalışması gerçekleşti. Katılımcılarımız, ısınma atölyesi boyunca, İstanbul’da haritalama üzerine çalıştı. Her grup kendi ilgi alanları ve tartışmaları doğrultusunda farklı konular seçti. Ardından kendi metodlarını belirleyerek haritalama çalışmalarını tamamladı. Atölye çıktıları çok yakında sosyal medya hesaplarımızda yayınlanacak.
Katılımcıların gruplar halinde çalışarak ürettiklerini detaylı olarak web sitemizde inceleyebilirsiniz.
Beyza Ayaz, Dilan Atasayar, Gülce Halıcı, Manas DemirkasımoğluMetabolizma nedir? Zaman içerisinde şehirde değişim/dönüşümlerden bahsetme imkanımız var mı? Ne vardı? Ne oldu? Ne dönüştü?
Şehirler yaşayan organizmalar gibidir, zaman içinde gelen uyarılara karşı büyüyerek, adapte olarak, dönüşerek ve değişerek reaksiyon gösterirler. Bu bağlamda şehirleri süreç içerisinde işleyen bir metabolizma olarak değerlendirebiliriz. Metabolik yaşam konsepti içerisinde düşünüldüğünde, şehirler insan, doğa, hayvan gibi metabolik döngülere sahiplerdir. Çalışmamızda, metabolizma kavramı üzerinden havaalanı ve göçmen kuşlar ilişkisine ve süreç içerisindeki dönüşüme odaklandık.
İstanbul Havaalanı’nın yapılmasıyla Terkos Gölü ekseninde doğal olayları ve beşeri unsurların, doğal yaşam üzerindeki etkisini inceledik. Arnavutköy, Göktürk ve Çatalca yollarının kesişimine inşa edilen havaalanı, 7.600 hektarlık alan, içerisinde Kuzey Ormanlarına Yeniköy, Tayakadın ve Akpınar ilçelerine ve Terkos Gölü’ne komşu alanları kapsamaktadır. 6.000 hektarlık ormanın kesilmesiyle gelen uçaklar ve insanlar, kuşların dinlenme noktaları ve habitatlarının yerini aldı; bir yok oluş ve varoluş hikayesini başlatmış oldu. Bu hikayede, kaybettiğimizi sandığımız değerler aslında kaybolmadı, yalnızca değişti ve dönüştü; şehirde gerçekleşmekte olan metamorfoz sürecine dahil oldu.
Çağla Çekmen, Dilara Uçar, Serra Utkum İkiz, Zeynep Sena Sancak
Metabolizma, çevresel, sosyal, ekonomik bağlamda insan aktiviteleri; insan ile doğa arasındaki etkileşim ve ilişkiler; kentsel ağlar ve altyapının kullanılışı ve kaynak kullanımını ele alan bir kavram. Kenti canlı bir organizma olarak ele alan bu çalışmada İstanbul Boğazı’na odaklanıldı ve İstanbul Boğazı bu organizmanın yaşayan bir parçası olarak incelendi. Kent; birden fazla ağı-uzvu bir arada bulunduran, kendi ritmine sahip, çok katmanlı, canlı bir organizma. İstanbul da, bir deniz kenti olmasına rağmen, kent denildiğinde akla gelen şey, kara parçası. Kartezyen kartografik temsilde, denizin tanımsız boş bir alan olarak tariflenmesini eleştirmek çalışmanın omurgasını oluşturuyor. Görünmeyeni görünür kılmayı amaçlayan haritalama çalışmasında, kara negatif alan olarak ele alınarak denize odaklanıldı. Denizin İstanbul’un eşiği mi, boşluğu mu olduğunu sorgulayarak yola çıkılan bu çalışmada, denizin katmanları incelenerek, haritada tanımsız, donuk bir boşluk olarak gösterilen bu alanların aslında birden fazla ilişkiyi içinde barındırdığını görünür hale getirmek amaçlandı.
Muhammed Eker, Naz Üstündağ, Selin Sönmezışık, Özlem Kurtcu
İstanbul kentinin metabolizmasında atık sisteminin yeri nedir? Çöplerin yolculuğu ve kirlilik izini sürmek için nasıl bir yol izlemek gerekir? Canlı sistemlerde ancak döngüsel enerji aktarımı ile canlılık mevcut olabilir. Kentler de canlı metabolizmalara benzetilebilir. Kentte değişen ve dönüşen akış sistemleri metabolizmanın birer parçasıdır. Metabolik Keşifler temasına getirilen yorum İstanbul’un döngüsel metabolizması üzerine düşünerek başlar.
Cankat Seyret, Çağatay Çomaklı, İrem İncetuzcu
“Zaman” gökyüzünü canlı kılmaktadır. Ve gökyüzü her zaman hareket halindedir. Bir anı diğer anını tutmamakta ve sürekli değişmektedir.
Melih Gürcan Kutsal, Sümeyra Didar Akın, Mehmet Zeki DursunHaritalamada, kendi içinde meta-fiziksel bir âlem oluşturan kent için teorik bir şemaya ulaşmak amaçlanırken, sıkıştırılmış varlığı içerisinde geçmiş, şimdi ve gelecekten oluşan ‘zamanı’ nasıl algıladığımız ana konseptlerden biri olarak ele alındı. Bu bağlamda, kapsamlı bir sentez oluşturabilmek için kartografik çalışmanın, kentin ayırt edici özelliklerinin sadece mekânsal olarak değil, aynı zamanda zaman açısından da analitik bir üretimini gerektirdiğini belirtmek gerekir. Bu nedenle, bilinç ve kolektif hafızadan oluşan kentin mekânsal varlığının da ötesini keşfedebilmek için, deneysel bir haritalama ortaya koymak, çalışmanın ana hedeflerinden biri olarak ifade edile bilinir. Dolayısıyla, zaman ve mekân algısı bulanıklaşacağından, metro hattının birincil eleman olarak seçildiği, kentin temel unsurları ile ‘locus’, mimari, dil ve tarih kavramlarının bir arada incelendiği ve neticesinde kolektif hafıza ile hayal gücü arasında kentin mekânsal tasvirinin oluşturulacağı bu çalışmayı “çok zamanlı haritacılık” olarak adlandırmak doğru bir adım olacaktır.