AURA Crea: Fibrobeton ile Tasarlamak Sonuçları Belli Oldu!
Türkiye’nin ilk fiber takviyeli beton firması olan Fibrobeton iş birliğiyle gerçekleşen AURA Crea yarışmasının kazananları belli oldu. AURA İstanbul Sertifika Programı katılımcıları, Fibrobeton ile yaratıcılık, inovasyon ve estetiği buluşturdu.
2020 Bahar Dönemi AURA İstanbul sertifika programı katılımcısı olan 18 genç mimar ve tasarımcı, “AURA Crea: Fibrobeton ile Tasarlamak” atölyesinde, gruplar halinde yalnızca 3 gün içerisinde tasarımlarını üreterek Fibrobeton‘u yaratıcılıkları ile birleştirdi. Fibrobeton şehir mobilyalarından anıtlara, gürültü duvarından enstalasyona, birçok farklı işlevin ana malzemesi oldu.
23 Nisan Perşembe günü Fibrobeton Yönetim Kurulu üyesi Muhammed Maraşlı’nın gerçekleştirdiği sunum ile başlayan AURA Crea, 29 Nisan Çarşamba günü yapılan sunumlar ile son buldu. 29 Nisan tarihinde tasarımcılar, jüri üyeleri, Fibrobeton yetkilileri ve AURA İstanbul Yönetim Kurulu üyelerinin katılımı ile Zoom platformunda proje sunumları gerçekleşti. AURA İstanbul YouTube kanalından canlı olarak da yayınlanan oturumun ardından, jüri değerlendirmesi ile kazanan belirlendi.
Tasarımcılar, fabrikada kolaylıkla üretilebilecek boyutlarda olması için tasarımın maksimum ölçüleri: 2,40x3x5 metre (azami modül ebatı), işlevsel çeşitlilik ve serbestlik, elemanların modüler olabilmesi, eklenip büyüyebilme özelliğine sahip olması, kolay kurulabilme özelliğine sahip olması, kolay nakliye edilme özelliğine sahip olması parametreleri ile üretimlerini ve çalışmalarını dijital platformlarda gerçekleştirdiler.
AURA İstanbul Direktörü Seda Altan ve AURA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Kurtul Erkmen’in gerçekleştirdiği açılış konuşmasının ardından, proje sunumları ve jüri yorumları başladı.
Jüri Değerlendirmesi
Düzenlenen atölye/yarışma formatındaki AURA Crea etkinliğinin jüri üyeleri ise:
▪ Ece Ceylan Baba (Doç.Dr. Yeditepe Üniversitesi)
▪ Han Tümertekin (Mimarlar ve Han Tümertekin)
▪ Kerem Erginoğlu (Erginoğlu Çalışlar Tasarım Merkezi)
▪ Melike Altınışık (Melike Altınışık Architects)
▪ Muhammed Maraşlı (Fibrobeton, Yönetim Kurulu Üyesi)
▪ Sinan Kafadar (Metex Design)
▪ Tanju Özelgin (Tanju Özelgin Studio)
Sunumların ardından kapalı oturum olarak gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu kazanan bir projeye 2000 $ ve tasarımın üretilmesi ödülü yerine; Grup 6: Hande Metin, Rana Hatun Duran’ın tasarladığı Rastlantı: Yeniden Yaşayan Bir Tasarım Öngörüsü projesi ve Grup 7: Elif Akman, Selen Çatal’ın tasarladığı Fibro B-lock projesi 1500 $ değerinde eşdeğer ödüle ve iki projenin de üretilmesine değer görüldü.
Projeler:
Fibro B-lock
Elif Akman, Selen Çatal
Fibro b-lock delikli bir beton blokürünüdür. Dizildiği bükülebilen ama şekil almayan çelik tellerin esnekliği sayesinde blok birimler olası kuvvet uygulamalarıyla, belirli bir oranda hareket edebilir ve paralelinde yüzeyde harekete imkan sağlar. Çelik tellerin, kalıba dökülerek elde edilen 10cm kalınlığında beton zemine monte edilmesiyle birlikte hareket edebilen yüzeyin ayakta durması sağlanır.
Fibro b-lock pavilyon yüzeyinde 15x15x4’lük biri doldu biri içi boş olmak üzere iki tür blok kullanılmıştır. Blok yüzey örüntüsünde, “durduğumuz” zeminde dolu bloklar çoğunluktayken, “bakmak” istediğimiz gökyüzüne doğru içi boş bloklar artmakta ve bireye daha çok “görme” imkanı sunmaktadır. Y düzleminde hafifleyen bu dizilimle birlikte; hedeflenen pavilyon ya da yüzey oluşumlarıyla birçok farklı dizilim elde etmek mümkündür.
Durma-Görme geçidi ise günümüz metropollerinde gündelik hayatın hızına kapılıp kaçırdıklarımızı; durmayı, duraklamayı unuttuğumuzu bize hatırlatacak bir pavilyon tasarımıdır. Bu bağlamda pavilyon konumları için “meydanlar” seçilmiştir. Kamusallığın kaybolduğu, geçip gitme alanlarına dönüşen meydanların yeniden durma, duraklama mekanlarına dönüşebilmesi bağlamında fibro b-lock pavilyon kentte yaşayan transit bireylere doğayı, durmayı, bakmakla kalmayıp görebilmeyi kısa bir süre için hatırlatmayı amaçlamıştır.
Blok birleşimler derz ya da kalıcı diğer müdahaleler gerektirmediği için dizilen blok yüzeyin, ürünün öngörülen kullanım süresi bittiğinde tellerden bloklar çıkartılarak, pavilyon, bölücü duvar ve cephe elemanları olarak kullanılmak üzere farklı formlara geri dönüştürülebilmektedir. Dünya’daki karbon salınımının %39’unu inşaat sektörünün oluşturduğu bir dönemde atılacak küçük de olsa bir sürdürülebilirlik adımıdır.
Rastlantı: Yeniden Yaşayan Bir Tasarım Öngörüsü
Hande Metin, Rana Hatun Duran
Beton yüzlerce yıldır yapı malzemesi olarak kullanılıp fiziksel çevreyi şekillendiren, teknolojinin ilerlemesiyle yeni özellikler edinen ve gelişen bir malzemedir. Keşfedildiğinden beri her ölçekte yapının inşasında kullanılırken, günümüzde modern yapılar ve cisimler ile hayatımıza eşlik eder. Diğer taraftan, kentsel çevrelerde sıkça karşılaşılan beton dokusu, eksik ya da yanlış şehir planlamasının görünen yüzü olmuştur. Malzemenin zihinlerdeki algısı doğayla insan arasında bir engel, aşılmak istenen bir sınır olarak kalmıştır.
Beton, yaşam döngüsü boyunca birbirine tezat karakterdeki evrelerden geçmiştir. Oluşumunun başlangıcında akışkan ve şekle girebilirken; zamanla rijit ve dayanıklı bir yapıya evrilir. Son ürün olarak değişime uzak, kalıcı, dayanıklı hali deneyimlenir. Bu nedenle kullanıcı için sert, ağır, durağan, sınırlayıcı gibi imgeleri çağrıştırmaktadır.
Buradan yola çıkılarak kendi içinde sahip olduğu “tezat” kavramını ifade edebilecek ve betona atfedilen algıların dışında kalacak bir tasarım yapmak amaçlanmıştır. Kent mobilyası ve/veya enstalasyon olarak tanımlanabilen tasarım, sabit bir son ürün yaratmak yerine konumuna ve kullanıcısına göre formu zamanla değişen ve yeni olasılıklara imkân veren bir yapı kurgular. Tasarımı şekillendiren aşınma; rüzgar, yağmur gibi dış etkenler ve kullanıcı hareketleri nedeniyle kimi bölgelerde hızlı, kimi bölgelerde yavaş seyreder. Böylece üst katmanların
çekirdek katmana kadar erimesi her yerde mümkün olmaz ve çevresel etkilere göre şekillenen bir yapı elde edilmiş olur. Ayrıca farklı düzlemlerin kesişeceği, çukurların kalıntılar ile dolacağı da öngörülerek, bu gibi bölgeler olası peyzaj alanları olarak değerlendirilmiştir. Organik madde ve üst katmanların kalıntılarını biriktiren çukur bölgelerde kullanıcı eliyle ya da doğal yollardan bitki yetiştirilebilir. Düzlemlerin kesiştiği nemli bölgelerde yosunlaşmalar görülebilir ve tasarım kendi peyzajını oluşturur. Katı ve değişmez kabul edilen beton, içinde barındırdığı yumuşak ve değişken peyzaj ile kendi doğasındaki tezatlığı vurgular.
Bir kent meydanında konumlandığında, kullanıcılar formun zamanla değiştiğini hisseder. Artık kent içinde kullanıcıların dokunduğu ve şekil verdiği bir cisim vardır. Hem kente hem de bireye aittir. Bu ortak payda kent ve bireyi yakınlaştırarak aidiyeti güçlendirebilir. Beton, deneyimleyenlerin zihninde artık daha ılımlı, dönüşebilen, sınırlayıcı değil destekleyici yanıyla var olacaktır.
Merhaba: Bektaş Anıtı
Berk Kır, Rengin Aytan
Anadolu topraklarının harmanında pişen kültürlerin daimi hafızası, bugüne uzanan yoldaki yolcusu yüksek Mimar Cengiz Bektaş mimarlığa olan bakışını “oylumları insancıllaştırmak” olarak ifade ediyor. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz usta, insanlığa merhabalaşacak ortamları tahsis edebilmekten bahseder. Çok yönlü ustanın şairane ruhundan yola çıkarak onu kendi dizelerinden hatırlıyor; “Sevgi ne yandan gelirse gelsin” diyoruz.
“Açıldı mı kapı
İç de duyar sevinci
Dış da
Pencere içe mi bakar
Dışa mı
Belli mi
Sevgi ne yandan gelirse gelsin
Girer içeri”
Bektaş’ın 1974 yılında tasarladığı Türk Dil Kurumu Binası’ndan bir soyutlamaya giderek Kuzguncuk’u karşıdan izleyen Fındıklı Parkı’nda Merhaba Anıtı’nı yarattık. Fiber betonun incelik ve hafiflik esaslarından gücümüzü alarak dikey parçaları hareket edebilir tasarladık. İnsan, hayvan ve doğa ilişkisini “Merhaba” üzerinden işleyerek kök gibi güçlü bağlarımızı zemine yayılan bir hareketle ele alırken oturma işlevini benimseyen alçalan ve yükselen küpler, kimi yerde fiziki alçalışı manevi bir yükselişe çevirerek park atmosferindeki ufak dostlarımız için bir beslenme ortamına dönüşüyor.
Altıncı Bölge ‘sixième arrondıssement’
Aslı Gürbüz, Can Coşar
Belli kalıplar ve biçimlerde girdiğimiz büyüdüğümüz bu dünyada, yaşadığımız deneyimler,öğretiler ve tecrübelerle, nasıl çıkmak istediğimiz bizim elimizde… Bu bağlamda bir çok deneyim ve tecrübe yaşama olanağı sağlayan Beyoğlu-Taksim çevresi, beton aracılığı ile yaşanan deneyimin insanlar üstündeki duygu ve hisleri analiz edilerek bir tasarım objesine dönüşmesi, tasarımın ana çıkış noktasıdır.
Malzemenin sınırlarını aşan yapısını insan eliyle, dokunuşuyla ve hareketiyle birleştiren, insanın sınırlarını katı yoğunluklu bir malzeme üzerinde deneyimlemesini sağlamayı amaçlayan bir enstalasyon çalışması deneyim tüneli oluşturulmuştur. Betonun rasyonel etkisini kaba ve katı görüşünü gelişen teknoloji ile beraber çeşitli organik formlar, plastik estetiği yüksek ince ve parametrik ürünler ortaya çıkarılabileceğini sunan bir tasarım ürünüdür. Bu enstalasyon çalışmasında Taksim serüveninin Meydan ile başlayan İstiklal Caddesi ile devam eden ve Tünel ile sonlanan deneyimin konsantre kompozisyonu tasarlanmak istenmiştir.
- İnsan silüeti giriş kısmı: İçinde doğduğumuz ve büyüdüğümüz çevrenin bizlere aşıladığı kabul edilmiş tabular, önyargılar, biçimler ve kişinin içinde bulunduğu kalıpları simgeleyerek bizi içeri davet eder.
- İçeri girince bizi geniş bir alan karşılamaktadır.Bu alan Taksim Meydanı’nı temsil ederek bizi bir sonraki adıma bağlar.Aynı zamanda güneş ışığının eğrisel beton yüzeylerdeki hareketini zamana bağlı değişimini izleme olanağı sağlar.
- Meydan’dan İstiklal Caddesi’ne girdiğimizde yapılarla birlikte oluşan daralma ve insanlarla beraber gelen sıkışma hissini yansıtmak adına duvarlar insan geçişini temas gerektirecek ve zorlaştıracak şekilde içeri doğru bükülmüştür.
- Sonrasında denenen ve deneyimlenen arasındaki bağın yeniden kurgulanması, düşünülmesini sağlayan, İstiklal Caddesi’ne bakan bir açıklık bizi karşılamaktadır.
- Çevrenin hayatımızı etkileyen bir çok unsuru vardır.Bir kısmının farkına varsak da büyük bir çoğunluğunu göz ardı ederek ne kadar etkilediğinin bilincine varamayız. Magnet sıva ile kaplanmış beton yüzeyde insanların kolye, bileklik, saat gibi metal aksesuarlarının çekimini ve hareketini hissettikleri bir alan oluşturularak bu kuvvetlerin etki-tepki çerçevesi içinde deneyimlenmesi amaçlanmıştır.
- Birçok eylemin bu bölgede başlamasının nedeni insan yoğunluğunun fazla olması ile birlikte eş düşünceye sahip bireylerin birbirlerini kolay bulup ortak mesajlarını daha etkili bir şekilde iletmeleridir.Ses yansıtıcı özelliği yüksek beton kullanılarak oluşturulan ses tüneli, kişinin seslenmesiyle beraber sesin yankılanarak daha güçlü bir şekilde arkadan kendine dönmesi ve çoğalarak daha büyük bir etki oluşturmasını sağlar.
- Tünel’e varış, biçimsiz bitiş, edinilen deneyimler,öğretiler ve tecrübelerle içinde bulunulan kalıbın dışına çıkarak ilerleme,yeni bir başlangıca adım atılmasını niteler.
Tasarım aşamasında lineerlik bükülerek daha çok yol katetme ve giriş-çıkış eklemlenecek şekilde mekana göre çeşitli dizilimler ile modülerleşmeye olanak sağlar. İstenilen inceliğin ve plastik etkinin elde edilmesi için kılavuz çelik örgü sistem kullanılarak lifli beton püskürtme yöntemi ile kabuk oluşturulmuştur.
Proje adına ilişkin: 1858’de İstanbul, 14 belediye dairesine ayrılması ile Beyoğlu, ilk uygulama olmasına rağmen buraya “6.Daire” denilmiştir.Bu adı almasının nedeni, Paris’te “Sixeme arrondıssement”(6. Bölge) diye bilinen Belediye biriminin kentin en mamur bölgesi olması ve 6.Dairenin amaçları Avrupai kent hizmetlerini getirmesiydi.
Duvar
Damla Kınasakal, Selcen Fidan
Ürün tasarımı betonun süre gelen çağrışımları üzerine düşünmemizle başladı. Birden akla gelen kavramlar ise şunlar: ağır, hantal ve sert. Betonun zihindeki imgesiyle çelişen bir kullanımı mümkün mü sorusunu sorduğumuz süreçte, belli zıtlıklara odaklandık. Öncelikle, püskürme beton uygulaması ile göründüğü kadar ağır olmayan birimler üretmek mümkündü. Tasarladığımız ürün bir arada olduğunda örüntü oluşturuyor ve ‘duvar’ işlevini üstleniyor. Bu konvansiyonel kullanımın kırıldığı noktada ise, birim kendi başına kent mobilyası görevini görebiliyor. Birim, tabanında betondan ağırlık merkezini taşırken, kütlenin asıl hacmini xps köpük oluşturuyor. Dışını püskürtme betonla kapladığımız bu şekil bize birden fazla kolaylık sağlıyor.
Birimlerin iç içe geçerek eklendiği senaryodan ağırlıklarını birbirleri üzerine aktararak rigid bir duvar sağlarken, parçaları ayırmaya bağladığınızda kent mobilyasına dönüşüyor. Etrafı saran ve özel alan hale getiren sınır, modüllerine ayırdıkça kamusal bir alanın habitatını oluşturmaya başlıyor. Beton ile birlikte ‘özel alan’ ile ‘kamusal alan’ arasındaki sınırı hem fiziken hem de mental olarak muğlaklaştırırken, bir yandan da betonun kendisinden beklenen ‘olağan’ ve ‘beklenmedik’ olanı muğlaklaştırmak mümkün oluyor. Birimler şekli itibari ile sallanılabilen hareketli mobilyalara dönüşebilirken, masa ve sabit bank gibi işlevleri de kendi bünyesinde toplayabiliyor.
Eklemlenebilen Gürültü Duvarı
Dilara Girgin, Esra Demirci
Gürültü sorunu, kentleri gelişimi devam ettikçe katlanarak artmaktadır. Özellikle otoyol kenarlarındaki yüksek gürültü seviyeleri, yol kenarlarına ses bariyeri gereksinimini ortaya çıkarmaktadır.
Projede tasarlanan gürültü dubarı esnek kullanım sağlar, fonksiyoneldir ve farklı işlevlere sahiptir. Otoyol kenarlarında gürültü önleyici duvar olarak kullanılabilirken, kent içerisinde ayırıcı eleman görevi görebilmektedir. Tasarlanan duvarlar açık alanda farklı mekânsal tipolojileri tanımlayarak insanlara az sesli bir ortam sunar. Modül halinde tasarlanmış olması, ürünün istenilen boyutlara ve ebatlara kadar eklemlenerek büyümesini sağlamaktadır.
Gürültü duvarına farklı işlevleri eklemleyerek tipolojiler oluşturulmuş ve bu tipolojilerin farklı mekansallaşmaları incelenmiştir. Tipolojilerde sesin maksimum düzeyde kırılmasını sağlayan ve sesi yutan elemanlar, tasarımın temelini oluşturmuştur. Duvar tasarımında birimden bütüne gidilmiş, birimlerle yüzeyde hareket sağlanmıştır. Açısal birleşimlerle hareketli, çift taraflı yüzey elde edilmiştir.
Kent içerisinde sergi alanı, park alanı, pavillion vb. kullanımlar için ayırıcı ve ses tutucu olarak tasarlanmıştır. Otoyol kenarlarında kullanılmak üzere tasarlanmış modüller ve tipolojiler çok gürültülü ortamlar içindir. Gürültü duvarında farklı fonksiyonlar bir araya getirilerek tasarımsal çözüm sağlanmıştır.
CONC Spline: Pandemik Kent Mobilyası
Elif Rüzgar, Fatma Küçük
Mekan; sınırlandırılmış ve bir amaca yönelik, fiziksel olarak birçok bağlantısı olan boşluktur ve kendisine kültürel ve bölgesel içerik taşıyan bir bütünsel anlam yüklendiğinde yer haline gelir. Mekanlar, fiziksel özelliklerine dayandırılarak değişik kategorilere ayrılabilseler de her yer çevresel özellikleri ve etkisiyle tektir.
Yer karakteri, hem malzeme, biçim, doku ve renk gibi somut özellikleri, hem de zamanla insan tarafından oluşturulmuş belli bir patina gibi tarifi zor kültürel bileşimleri içine alır.
Zaman, mekanı algılamamızda en spesifik araçtır. Edinilen deneyimler, bellek mekanı yeniden ve yeniden üretmemize neden olur. Dünyanın içinde bulunduğu pandemi durumu kentsel ve özel mekanlarımızı yeniden üretmemizi sağlayacak algısal birikimler edinmemizi sağlıyor. İçinde bulunduğumuz “akıbet” hali bir kırılma noktası ve yaşamın sürekliliğinde bir kesinti halini deneyimletiyor. “Mesafe” kavramını yeniden ele aldığımız pandemi koşullarında “kamusal alan”ı da yeniden üretebilir miyiz? Gün içinde sosyal mesafelenmeye uymaya alışmış beden pandemi sonrası “alışkanlık (habit)”larına yaşama mekanında (habitation) nasıl yön verir ve değiştirir? Kent mobilyası tasarım fikirlerimiz mesafelenme koşullarına ne kadar uygunluk sağlıyor?
Görüyoruz ki mekanı yeniden üretirken en sık karşılaştığımız ve kısa süreli temaslarla deneyimlediğimiz kentlerin mobilyaları da yeniden düşünülmesi ve tasarlanması gereken bir konumda. Kamusal alanlarda mesafeyi dikkate alacak kullanım koşulları yaratmak pandemi sonrası alışkanlıklarımızda topluma bir yön vermeyi, kentlerde normal hayata geçiş sürecini desteklerken hiç unutmamamız gereken “mesafe”yi de görünür kılar.
Tasarım süreci performans, sağlamlık, yapılabilirlik ve güvenlik parametrelerini düşünerek ele alındı. Ancak yeni bir tasarım parametresi olarak “mesafe” de bu sürecin parçası haline geldi.
Kent mobilyası olarak B-SPLINE çoklu kullanım deneyimi, algısal olarak zamanını yansıtan ve teknolojik çözümlerle yaşama mekanlarımız (alışkanlıklarımızı sergilediğimiz alan) olan kente, yeniden üretimi destekleyen bir mekanizma olarak dahil olması hedeflendi.
Bir duvarın sınırsızlığı ve görünürlüğü kentsel mekanda nasıl algılanabilir, sorusuyla başladığımız tasarım sürecine bu soruya “çizgi(line)” olarak yanıt vermekle başladık. Amaç, algısal olanın dışavurumunu gerçekleştirirken akıbet halini de unutturmamak, görünürlüğü sınırlandırmamaktı. Bu bağlamda duvarın üzerine çizilen bir çizginin “var olması” teatralliği kent mobilyasının mesafelenmeyi öncülleyen forma kavuşmasında ilk parametreyi oluşturdu. Fibrobeton’un cam elyafı ile takviye edilmiş yapısı, 10-15 mm’e kadar incelme kapasitesine sahip olması, çizgisel bir boyutta ilerlememizi destekledi. Kalıplanabilir ölçülerde (3x5x1) kalınarak Fibrobeton’un üretim koşullarına uyuldu.
Bir üniversite gencinin makalesini okuyabildiği, soyut bir dinlenme alanı olan, yorgun bir yaşlı bireyin kısa süreli oturup kuşları besleyebildiği, sokak kedilerinin korunaklı bir alanda var olabildiği, bulunduğu alanda sınır olmaktan çok kolektif bir var oluşu “mesafe” adı altında öncülleyen CONC-Spline, betonun sınırsızlığını da bu sayede görünür kılabilir.
Play Around | Play Ground
Ayşe Yeşildağ, Kevser Özdemir
Play Around, ana şekli altıgen olan beton blokların yan yana ya da üst üste gelmesi ile şekillenmiştir. Bu bloklar hem modüler şekilde bir araya gelmekte, hem de kendi içinde ve çevresinde bir oyun alanına dönüşmektedir. Standardize edilmiş oyun alanların dışında Play Around, oyun alanlarında hayal gücünü ortaya çıkarmaktadır. Blokların kendi içindeki hareketi ile tasarım estetik bir şekil almakta, aynı zamanda bloklar arasındaki geçişler ve etkileşimlerle de birçok işlevsel fonksiyona sahip olmaktadır. Deneysel bir oyun alanı olarak kurgulanan bu tasarımda altıgen bloklara birçok özellik yüklenerek alan daha da etkileşimli hale getirilmiştir. Bunlar tırmanma, atlama, oturma, sürünme vb. gibi sıralanabilmektedir. Blokların önlerine ve çevresine eklenen ışık geçirimli fiberbeton plaklar ise hem üzerinde oynanabilen bir oyun alanı, hem de bir korkuluk görevi görmektedir. Ayrıca açılan boşluklar ile bloklar içerisinde geçişler sağlanmaktadır. Her blok ileri ya da geri duran diğer bloklar ile temas halinde olmakta ve böylelikle bu bloklar birbirine ankraj elemanları ile sabitlenebilmektedir. Bu sistem beton bloklar üzerinde açılan delikler arasından geçirilen ankraj elemanlarının birbirlerine bağlanması ile olmaktadır. Boyutları azami ölçülerde olan bu blokların kolay kurulabilme ve taşınabilme özelliği vardır.
Intertwined
Ahmed Furkan Badur, Enes Çetin
Günümüzde sokak anlayışı insanların kendi evinde gibi aidiyet duygusunu pekiştirebileceği şekilde kentsel mobilyalar üzerinden kurgulanmaktadır. İnsanlar arasındaki teması sağlayarak sosyal ilişkileri güçlendirmektedir. Böylece toplumsal birliktelik konusunda önemli bir yeri olmaktadır. Biz de buradan yola çıkarak tasarım ürünümüzde insanları bir arada toplayabileceğimiz ve konfor açısından insan ergonomisine uygun bir şekilde tasarlamaya özen gösterdik. Belirli açılarla çevrilmiş yerden 40 cm yükseklikte oturma elemanlarından ve yerden 70 cm yükseklikte konsol olarak çalışan masa elemanından oluşmaktadır.Böylece tasarım bir arada vakit geçirebilen, dinlenip sohbet edilebilen veya çocukların oyun alanı olarak kullanılabilen bir alana dönüştü. Bu tasarımın modüler birimlerden oluşması, eklemlenerek büyüyebilir olmasını sağlamaktadır. Mekanı belirli kümeler halinde çevreleyen tasarım sosyal aktivite mekanları sunmaktadır.
Tüm katılımcılarımızı tebrik ederiz!
Detaylı proje sunumlarını ve jüri değerlendirmesini YouTube hesabımızdaki canlı yayın kaydından izleyebilirsiniz.
YOUR COMMENT…
Fibrobetonu kutluyorum. Jüri çok doğru seçilmiş.. Seçimler de doğru..
Yarışmacıları kutluyorum, böylesine “Kara Bulutlar”ın altında ,güneş gibi içimizi aydınlatan öneriler yaratmışlar…
Teşekkürler Fibrobeton…
Köksal Anadol,mimar
Not: Bir de kazanan eserlerin görsellerini daha büyük ve net görebilseydik, ne iyi olurdu..