AURA Crea “Küçük Ayasofya ve Çevresi Kentsel Tasarım Atölyesi” yarışmasında ödül alan proje belli oldu!
- Aykut Köksal (Mimar, Arketon Yayınları Genel Yayın Yönetmeni)
- Buşra Al (Mimar, PLUG Ofis)
- Hale Tokay (Mimar, Prof.Dr.)
- Halit Yaşa Ersoy (Mimar, Prof.Dr.)
- Pınar Şimşek (DYO Akademi Müdürü)
- Alp Korkmaz (DYO İnşaat Boyaları Satış Direktörü)
AURA Crea “Küçük Ayasofya ve Çevresi Kentsel Tasarım Atölyesi” yarışmasında ödül alan proje belli oldu!
AURA İstanbul ve DYO Boya partnerliğinde dördüncüsü düzenlenen AURA Crea atölyesi kapsamında; İstanbul’da yer alan Küçük Ayasofya ve çevresine yönelik kentsel tasarım proje önerileri geliştirildi. AURA İstanbul’un mimar, iç mimar ve şehir plancılarından oluşan araştırma ekibi, iki gün süren alan analiz çalışmalarının ardından, beş grup halinde proje çalışmalarını tamamladı. Atölye süresince, Tarihi yarım adanın mimari kimliğinden ve kent dokusundan yola çıkılarak, DYO boya ürünleri ve renk kullanımı ile uygulanabilecek tasarımlar üretildi.
Jüri Değerlendirmesi
Düzenlenen atölye/yarışma formatındaki AURA Crea etkinliğinin jüri üyeleri ise:
Jüri değerlendirmesi ardından İsa Ünlü, Pelin Bilir, Selen İlhan ve Şevval Akkuzu “ARA-YÜZ” projeleri ile 40.000 tl değerindeki başarı ödülünü kazandı. 30.000 tl değerindeki jüri özel ödülünü ise Batuhan Bilir, Dila Karaş, Eylül Dinç, Özge Özgerçek‘in tasarladığı “Yama” projesi kazandı.
Tüm katılımcılarımıza Arketon’dan iki kitap seti hediye edildi. Değerli jüri üyelerimize ise Paşabahçe’nin İstanbul temalı gravürlü tabak hediye edildi.
Emekleri için tüm katılımcılarımızı kutlarız! Katkıları için değerli jüri üyelerimize ve destekleri için DYO‘ya teşekkür ederiz.
Projeler:
ARA-YÜZ
İsa Ünlü, Pelin Bilir, Selen İlhan, Şevval Akkuzu
Başarı Ödülü
Kent, tarihi katmanları arasına tüketilebilen içeriklerin yapıştırıldığı bir mekâna dönüşmüştür. Mekâna insan tarafından atfedilen değer, mekânın kendisini yeniden tanımlattırmasıyla sonuçlanır.
İstanbul, mekânsal katmanların çakıştığı fakat zaman ile farklı değerlerin eklemlenmesi ile sürekli olarak yeniden tanımladığımız bir kent. Bu bağlamda, gündelik deneyimlerimizde algıladıklarımızın geçiciliği yer tutar.Duvarlar, mekâna dair algının oluşturabileceği yüzeylerdir.
Küçük Ayasofya’da sokaklar yalnızca duvarları tutan işlevsiz yüzeyler olarak davranırlar ki bu yüzeylerde bile canlıların bir kullanım alanına duyulan gereksiniminin izlerini görmek mümkündür. Bu bir potansiyele işaret eder.
Yapıların sarmaşıkların hakimiyetinde olması, sanat icra edilmek için kullanımı bu potansiyelin örneklerindendir.Zaman, aktörler ve araçlar, kentteki tarihi katman ile çalışarak ihtiyaçları olan işlevleri yeniden ürettiği mekanlara gereksinim duyar. Arayüz, âtıl kalan duvarlar için kamusallığı farklı alternatiflerle sunabilecek bir araçtır.
Kentin katmanları ile eklemlenme de başarısız yüzeyler kaynak olarak ele alındığında sıkışık kent dokusu içerisinde kamusallığa geçici biçimlerde imkân tanınabilir.
Duvar görevi görmenin alt başlıkları kategorize edilmiştir. Tarih, kullanım ve geçicilik ile ilişkisindeki uyumsuzluk, modüllerden oluşan adaptif bir sistem ile düşünülmüştür. Potansiyel barındıran yüzeylerin envanter listesi çıkarılmıştır. Trapezler, sanat öğeleri ve günlük pratikler gibi unsurları barındıran yüzeyler değişken bir strüktür üretiminde kaynak olarak ele alınmıştır. Bu strüktürler, alandaki malzemelerin geri dönüşümü ile elde edilecektir. Alandan toplanan görsellerden belirlenen renkler sistemde yerini alacaktır. Önceden deneyimlenmiş alana dair algı değişmeyecek bir iyileştirme kazanacaktır.
Yama
Batuhan Bilir, Dila Karaş, Eylül Dinç, Özge Özgerçek
Jüri Özel Ödülü
Cundi Parkı, Küçük Ayasofya semtinde, Kadırga semtinin, Çatladıkapı sahil hattının ve Küçük Ayasofya Camisi’nin düğüm noktasında konumlanmaktadır. Park, Osmanlı döneminde cirit, Cumhuriyet döneminde futbol oynanmasıyla tarih boyunca oyun eylemine tanık olmuş, mahalleliye buluşma alanı sağlayan bir meydan olarak çalışmıştır. Günümüzde ise çeperlerinin yüksek korkuluklarla çevrili halde olması ve park içinde var olan net hatları sebebiyle kullanımı kısıtlanmıştır.
Yama projesi, alanın tarihsel belleğini irdeleyip, eylemlerin zemin izlerini sürerek hem oyun kültürünü günümüz insanının gündelik pratiği içerisine entegre edebilmeyi, çeşitli kullanım olanakları sağlayan, karşılaşma-kaynaşma alanı yaratabilen bir meydan olarak işleyebilmesi hedeflemektedir. Bu sayede proje, farklı zaman dilimlerinden referans alarak semtin katmanlaşmış dinamiklerini, izlerini günümüzde çakıştırır ve bir yama gibi alanı dokuyarak bu dinamikleri semt akışına yeniden katar.
Tasarım, meydanın kullanımına göre dönüşebilen esnek ve modüler alanlar sağlayarak çeşitli ihtiyaçlara yanıt vermektedir. Zemindeki yamalar “oyun, etkileşim ve toplanma” ana işlevlerine göre tasarlanmış; bu işlevlerin zemin anlatıları ise yakın çevredeki yapıların incelenmesi ile elde edilen dört vurgulayıcı renkle ve akışı sağlayacak yardımcı renklerin belirlenmesiyle oluşturulmuştur. Zemindeki anlatılar alanın yakın çevresinde de takip edilebilir şekilde sızmıştır.
Zemine dokunan bu öğelerin meydanın kullanımına göre dönüşebilen alanlara olanak sağlaması, bireyin duraklama, düşünme, dinlenme, iletişim kurma, paylaşma, oynama, tarihi bir çevrenin ve Küçük Ayasofya semtinin bir parçası olma gibi çeşitli eylemler, sınır/sız zeminlerde tasarlanmıştır. Yama’nın deneyimlenmesi ile kent hafızasındaki saklı izlerin ortaya çıkması hedeflenmiştir.
Quadrata
Aylin Yıldırım, Ece Özkan, Merve Nur Yılmaz, Rengin Emine Doğan
Atölye süresince, Tarihi yarım adanın mimari kimliğinden ve kent dokusundan yola çıkılarak, DYO boya ürünleri ve renk kullanımı ile uygulanabilecek tasarımlar üretildi.
MS 203 yılında inşa edilen Hipodromdan günümüze yarım daire formunda Sphendone ve 3 adet dikili taş kalmıştır. Günümüzde Sphendone duvarı hasar almış, çevresinde otoparkın, çay bahçesinin yaptığı istila ile birlikte düzensiz bir hal almıştır. Sphendone çevresindeki kullanıcı deneyimleri aksamaktadır.
Sphendone’nin etrafının bakımsız ve atıl olması tarihi yapılara olan değerin eksikliğini bize göstermektedir. Bu düşünceden yola çıkarak, bu proje Sphendone kısmının atıllığının sona ermesini hedeflemektedir. Sultan Ahmet Meydanı yönünden Kadırga yönüne doğru giden turistik yol aksında bulunan Çardaklı Hamamı ve Hasanağa Camii Spendone etrafında yer almaktadır. Bu turistik yol aksından referansla, Sultan Ahmet Meydanı’nın yoğun insan sirkülasyonunu Sphendone’da oluşturulan alt kot meydan olarak ifade ettiğimiz alana aktararak Hipodromun etrafını da deneyimlenebileceği proje tasarımı geliştirilmektedir. Sphendone etrafını deneyimleme sırasında meydan kotundan başlayıp teraslamayla zemin kot düzenlemesi yapılarak kullanıcının yürüyüş zorluğu en aza indirmeyi hedeflendi. Alt kot meydan görece Sultan Ahmet Meydanı’na göre daha sakin ve çeşitli oturma, dinlenme olanaklarını sunan kent mobilyalarını içeren üç küçük meydancık olarak tasarlanmıştır. Bu meydancıklara bakan Sphendone kemerini niteleyen metal malzemeli kemerler, sokaklardan gelen kullanıcılar için kemer formuna referans vermesi amacıyla sokak lambası tasarlanmıştır.
Sphendone çevresi için önerilen meydanlaşma fikri ile kullanıcıya Sultan Ahmet meydanından alt koda kadar kesintisiz bir Sphendone deneyimi sunmaktadır. Sphendone çevresini yeniden tasarlayarak tarihi değerinin kullanıcılara tekrardan öne çıkarmayı hedeflerken kentsel mobilyalar ve yeşil kurgu, zemin katlandırmaları ile beraber bu fikri destekleyen kentsel tasarım önerisi kurgulanmıştır.
Kırkyama
Ayşegül Kaya, Ayşegül Yüksel, Ekin Selen Yalmanlı, Saime Beyza Çiftçi
Küçük Ayasofya Mahallesi’nde yapılan saha gezisi ve araştırmalar sonucunda, bölgede farklı dönemlere ait birçok mimari üslup, malzeme ve doku olduğu çıkarımı yapılmıştır. Bölgede hem kültürel hem mimari hem de toplumsal eklemlenme olduğu gözlemlenebilir. Bu farklı öğeler birbirine eklemlenerek çeşitlilik ve karmaşıklık içinde bir bütün oluşturmuş ve günümüzdeki Küçük Ayasofya meydana gelmiştir.
Çalışma alanımız olan Sphendone ve çevresi zaman içinde planlı veya spontane şekilde eklemlenen unsurların belirgin izlerini taşır. Bu eklerin bir araya gelmesiyle bölge kendine özgü bir dokuya sahip olmuş ve geçmişin izlerini günümüze taşımıştır. Tüm bu çıkarımlar sonucunda, bölgenin kendisi bir ‘kırkyama’ olarak ele alınabilir.
Çalışma alanı olarak Hipodrom’un Sphendone kalıntısı ve çevresini seçilmiştir. Bu alanın seçiminde, Sphendone’nin günümüzde hak ettiği gibi korunmayarak geri planda kalmış olmasının etkisi büyüktür. Çalışılan bölgedeki mevcut durumda özel mülk olan bir kafe, haftada bir gün pazar, geri kalan günlerde otopark olarak kullanılan bir alan, muhtarlık ve çocuk parkı bulunan alan için yapılan analizler doğrultusunda, çok katmanlı mimari ve kültürel kimliğin çevresiyle ve toplumla arasındaki kopuk ilişkinin farkında olarak, bazı eski işlevlerin korunup bazı yeni işlevlerin eklendiği bir tasarım yapılmıştır.
Tasarım alanı eğimli bir yüzeyde bulunmaktadır ve bu durum manzara potansiyelini oluşturmaktadır. Tren ve çevreyolu ile sınırlı alanın, deniz ve yeşil alana erişim sorunu göz önünde bulundurularak, bu alanda yeni bir kamusal alan kurgusu oluşturmak hedeflenmiştir. Seyir terası ile de hem bu kurgu görünür kılınmak istenmiş hem de denizle olan etkileşimin kısmen artırılması amaçlanmıştır.
Sınır Aşan: Bağlantı
Didenaz Gündoğdu, Selin Ünlü, Zeynep İpek Günay
Küçük Ayasofya Mahallesi zamanın birikiminin üst üste bir katmanlaşma ile değil, yan yana katmanlarla algılandığı bir alandır. Bir sokağa boylu boyunca eşlik eden Roma hipodrom duvarı ve bir köşe başında rastlanabilen Bizans Sarayı Bukoleon’un kalıntıları farklı zaman katmanlarının bir aradalığını gösterir. Bu birbirinden kopuk katmanlarla beklenmedik karşılaşmalar yaratmak alanın karakteri olmaktadır. Geçmişteki sur ve saray duvarları gibi katmanlı düşey sınırlar zamanla yok olsa da bugün izleri okunabilmekte, yer yer kendileri görülebilmektedir. Bugün ise alandaki inşaat bariyerleri, anıt eserleri koruma bariyerleri, yeşil alanı çevreleyen bariyerler gibi katmanlı bariyerleşme durumu tüm dokuyla ve tarihsel katmanlarla yayanın etkileşimini sınırlamaktadır. Bu yoğun dokuda yer yer rastlanılan tekil boşluklar ise yine bir bariyerle girişi engellendiği gibi görüşü de engellemiştir.
Proje kapsamında, bölgede dolaşımı sınırlanmış olan yerlilerin ve geçip gidenlerin tüm verilerle iletişime geçebilmeleri için anlık sınır aşan bağlantılar oluşmaktadır. Proje alanı olarak bölgenin kopuk karakterini ifade eden, birbirinden bağımsız ancak keşfe yönelik olmasıyla birlikte işleyen dört boş alan saptanarak bu tekil boşluklar sınırlarının yok olması ile etkileşime açılmaktadır.
Tüm katılımcılarımızı tebrik ederiz!